Kültürel Mirasların Korunması

            Kültürel mirasları; geçmişten günümüze kadar gelmiş, zamanında insanlar tarafından yapılmış olan, o zamanki insanlar hakkında bilgi edinmemizi sağlayan ve o milletin kültürü hakkında da bize fikir veren birtakım bilimsel ve sanatsal objelerin bütünü olarak tanımlamaktayız. Kültürel miraslar, nesilden nesile aktarılabilmekle beraber içinde bulunduğu toplumun da kimliği olan özellikleri barındırmaktadır.
            Günümüzde de Türkiye, İtalya, Fransa, Almanya gibi bir sürü ülke birçok farklı kültürel mirası sınırları içinde barındırmaktadır. Bu kültürel miraslara Efes Antik Kenti, Kapadokya, Kolezyum, Notre-Dame Katedrali gibi bir sürü tarihi eseri örnek olarak verebiliriz. Bunlar gibi kültürel miraslar yılın birçok farklı döneminde, kendi ülkelerinden de olmak üzere, birçok farklı ülkeden turist çekerek dünyanın en uğrak turist merkezlerinden bazıları olmayı başarırlar. Böyle kültürel miraslara sahip olan çoğu ülke kendi kültürel miraslarını halka açık bir şekilde sergiler. Ancak bazı ülkeler de kendi kültürel miraslarını koruma amacıyla kültürel miraslarını halka açık bir biçimde sergilemezler. Bu ikisinin de ülkeler ve halklar açısından bazı olumlu ve olumsuz yanları bulunmaktadır.
            Ülke yönetimleri, kültürel miraslarını korumak amacıyla izleyecekleri politikayı iki farklı seçenekten birini seçerek belirlerler. Bunlardan birincisi turizmi teşvik ederek o kültürel mirasların halka açık olarak bulundurulmasıdır. İkincisi de koruma altına alınarak halktan uzak tutulmasıdır.
            Ülke yönetimleri için birinci seçeneği seçmek belki de kültürel mirasların korunması ve kültürel mirasların fiziki koşulları açısından mantıklı bir seçenek olduğu pek söylenemez. Çünkü eserler çoğunlukla açık bir alanda, çeşitli hava olaylarına ve koşullarına dayanmaya çalışarak ve korumasız bir şekilde bekleyeceklerdir. Ancak birinci seçeneği seçmenin ülkeler için başka faydalı yönleri de bulunmaktadır. Bunlardan birisi yapılan turizm sonucu ülkenin bir miktar da olsa gelir elde etmesidir. Ülkeler buradan elde ettikleri gelirleri o kültürel mirasların bakımlarını yapmak için ve ülkenin başka kültürel miraslarını ortaya çıkarmak için kullanabilir. Bir diğeri de ,öncelikle kendi halkına olmak üzere, tüm insanlığa aslında insanlık tarihinde bir payı bulunan bir eserin tüm yönleriyle tanıtılması ve dolaylı olarak da o ülkenin kendi reklamını başka hiçbir şekilde yapamayacağı kadar etkili yapmasına katkıda bulunmasıdır. Eğer ki ülke yönetimleri ikinci seçeneği seçerlerse tüm bu faydalardan ülke olarak mahrum kalacaklardır. Ancak kültürel miraslarının koruma altına alınarak daha uzun süre boyunca varlıklarını sürdüreceği de herkesin kabul edeceği bir gerçektir.
            Konuyu toparlamak gerekirse, ülkenin küresel mirasları korumak amacıyla turizmi teşvik etmesi de o kültürel mirasları koruma altına alması da birtakım avantajlara ve dezavantajlara sahiptir. Fakat bana ve çoğu ülke yönetimlerine göre kültürel mirasları turizme açmak daha mantıklıdır.
(Visited 19 times, 1 visits today)