Mustafa Kemal ile Bir Gün

Gözlerimi açtığımda, tanımadığım bir odadaydım. Ahşap kirişli tavan, eski usul perdeler ve duvarda Osmanlıca yazılarla süslü bir takvim… Ne olduğunu anlamaya çalışırken kapı aralandı. İçeriye, sarı saçlı, mavi gözlü bir çocuk girdi. Gözlerinde parlayan merak ve zeka hemen dikkatimi çekti.

“Günaydın!” dedi neşeyle. “Ben Mustafa. Adın ne senin?”

Şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak adımı söyledim. O an fark ettim ki karşımda, çocukluğunun en güzel yıllarındaki Mustafa Kemal Atatürk duruyordu! Henüz Selanik’te, annesi Zübeyde Hanım’ın gözetiminde, Mahalle Mektebi ile Şemsi Efendi Okulu arasında geçen günlerini yaşıyordu ve ben onun en yakın arkadaşıydım.

“Haydi.” dedi Mustafa, “Bugün çok işimiz var!”

İlk olarak Selanik sokaklarına çıktık. Dar taş sokaklar, kaldırımda oynayan çocuklar, simitçiler, şerbetçiler… Mustafa her şeyi dikkatle inceliyor, sorular soruyor, insanları izliyordu. En sevdiği şeylerden biri, farklı diller konuşan insanları dinlemekti.

 Bak, dedi. Bir Yahudi bakkalı göstererek “Onlar Ladino konuşur. Biz Türkçe, Rumlar Yunanca. Bu şehir bir okul gibi.”

Birlikte eski limana gittik. Küçük bir kayıkta oturduk, ufka baktık.
“Bir gün.” dedi Mustafa, “büyük denizleri aşacağım ama önce halkımı uyandırmalıyım. Bilimle, akılla, eğitimle…”

Ben bir şey diyemedim. Yaşımız küçük olsa da söylediklerinin ağırlığını hissediyordum.

O gece yıldızların altında uyurken içimde büyük bir minnettarlık vardı. Mustafa Kemal’in çocukluğuna tanık olmak, onun umutlarını, hayallerini paylaşmak tarifsizdi.

(Visited 8 times, 1 visits today)