Hayatın Ağırlığı Bazı Omuzlarda Daha Çok Hissedilir

Benim adım Aina. Aina; Afrika dillerinde, hayat anlamına gelir. Benim adım derin manalar içeriyor. Hayat, insanoğlunun bu dünyada sahip olduğu en kıymetli hazinedir. Çünkü insanlar için bu dünyada verilmiş tek bir hayat var. Ben, hayatın ne kadar kıymetli olduğunun farkındayım. Çünkü 14 yaşındayım ve yeryüzünde benimle beraber dünyaya gelmiş olan yaşıtlarıma göre, çok daha zor bir hayatım var. Ama tüm olumsuzluklara rağmen, hayata gülümsemeye devam ediyorum.

Sizlere adımın anlamının”hayat” olduğunu söylemiştim. Şimdi de size hayatımın içinden bir günün nasıl geçtiğini anlatmaya çalışacağım. Belki o zaman hayatın neden kıymetli olduğunu sizler de fark edersiniz.Belki hayata dair bakış açınız değişir.

Ben Afrika’da sekiz çocuklu bir ailenin, en büyük çocuğuyum. Bulunduğumuz coğrafyada, zordur çocuk olmak, hatta insan olmak. Afrika’da yoksulluk var, hastalıklar var. Benim annem ve babam da maalesef hastalar ve paramız olmadığı için tedavi olamıyorlar. Bu nedenle günlük işlerin pek çoğu bana ve kardeşim Zuba’ya kalıyor.

Bizim evlerimizde su yok. Bu nedenle sabah, Zuba ile birlikte erken kalkarız. Bidonlarımızı alıp 10 kilometre uzaklıktaki su birikintisine gideriz. Her ne kadar su pis olsa da, tek su kaynağı orası. Sularımızı bidonlara doldurduktan sonra  10 kilometrelik yolu döneriz. Aslında giderken yol pek sorun olmuyor çünkü bidonlarımız boş. Ama dönüşte ağır bidonlar bizi çok yoruyor. Ayakkabımız olmadığı için de ayak tabanlarımız yara oluyor. Eve döndüğümüzde annemizin hasta yatağından zorlukla kalkıp yapmış olduğu mısır lapasını yiyoruz. Mısır lapasını seviyor musun diye sorarsanız, hiç sevmiyorum lakin yemek seçme gibi bir şansım yok çünkü yemezsem ertesi güne kadar aç kalmak zorundayım. Ayrıca doymasam bile bir kaseden fazla mısır lapası yiyemem. Çünkü evimizde her kese günlük birer kase mısır lapası düşüyor.

Mısır lapasını yedikten sonra okulumuza gideriz. Okulumuz da evlerimize maalesef çok uzak. Daha dersler başlamadan yorulmuş oluyorum. Ama arkadaşlarımın durumu da benimle aynı. Yani herkes okula yorgun gelir. Okulumuzda tabii ki de eğitim iyi değil, ama en azından bir okulumuz var  Afrika’nın bazı yerlerinde o da yok. Evet belki okulumuz bir çadırdan ibaret ama yine de bir öğretmenimiz olduğu için kendimi  şanslı hissediyorum. Kendisi de bizim gibi zor şartlarda büyümüş bir öğretmen ve bizlere özellikle kız çocuklarının iyi eğitim alması gerektiğini söylüyor. Bu nedenle bizleri öğrenmeye daha çok zorluyor.

Dersler bittikten sonra, kısa süreli de olsa okulun toprak bahçesinde biraz oyun oynuyoruz. En çok bu zamanı seviyorum. Sonra eve doğru uzun bir yolculuk yeniden beni bekliyor. Eve geldiğimde kardeşlerime, anneme ve babama bakıyorum. Ertesi gün erkenden, ellerimizde su bidonları ve yeni umutlarla günüm yeniden başlıyor.

 

 

 

(Visited 53 times, 1 visits today)