Kuş Cıvıltısı

     Şanslıyım, çok şanslıyım… Her gün üzerimden onlarca araç, milyonlarca insan geçiyor. Sokaklarımda her türlü insanı görüyorum. Yaşlısından fakirine… Sokaklarda yaşlı teyzeler mendil satıyor. Araçların camlarına kendilerini acındırarak bakıyorlar. Sonra gidiyorlar. Kimisi yalan söylemiş oluyor, modern bir eve gidiyor. Kimisi de gecenin soğuğunda sobayla ısınmaya çalışan bir gecekonduya… 

     Ben İstanbul’un diliyim. Ne zaman eve girer ne zaman eve çıkarsan sokağa yani bana basarsın. Seni içime çekerim, özümserim. Gece yattığında sonraki günün programı yaptırtırım sana. Bir süre sonra sen de beni özümsersin. Bir gün dışarı çıkmadığında: “Niye çıkmadı bu çocuk?” “Başına bir şey mi geldi acaba diye düşünürüm” Halbuki sen evde televizyonundan diziler, filmler izlersin.  

     Tabi bunlar eskide kaldı. Şu an çok sessizim. Sokaklarım, parklarım, denizim… Her yer bir sessizliğe büründü. Eskiden hava kararınca güneşin cıvıltısını gece eğlenen insanlar getirirdi. Geceler bile sesli olurdu. Şu an ise boşum. Sessizim. Bu beni üzüyor ama yenileniyorum. Her gün araçların egzozundan çıkan pis havayı daha az soluyorum artık. İnsanlar çimlerime basmıyor, ağaçlarımın dallarını kırmıyor artık. İnsanları özlüyorum. Üstümde yürüsünler istiyorum. Denizimde yüzsünler, “İstanbul ne harika şehir ya!” desinler istiyorum. Emekliye ayrılan dedelerimiz, anneannelerimiz parklara gelsin, eskisi gibi gürültücü çocuklara söylensin istiyorum. Bekliyorum. Eskisi gibi olsun diye bekliyorum. Bir yandan da hissediyorum. Beni kirlettiklerini anladılar diyorum kendime.  Ama içimde hâlâ ufak bir kaygı var. Ya insanlar eskisinden de çok kirletirlerse diyorum. O an sokaklarımdaki ışıklar sönüyor, içimi bir kaygı kaplıyor. Ama her şeye rağmen galiba ben de eski günleri özledim. 

       Denizimdeki ufak bir adada bir kule var. İnsanlar ona “Kız Kulesi” diyorlar. Denizimdeki neşe kaynağı aslında o. Köprülerden geçiyor, denize bakıyor insanlar. Görüyorlar onu. Parlıyor bütün ihtişamıyla denizin ortasında. Gençler çekirdeklerini, kolalarını alıp sahilde ona bakıyorlar. Denizi izliyorlar. Konuşuyorlar, bakıyorlar birbirlerinin gözlerinin içine. Bazen diyorum ki ben de onların gözlerine bakabilsem. Onlarla sahilde yürüsem. Gözlerine baksam. Onlarla gülse, eğlensem, oyunlar oynasam. Ben de kız kulesine değil normla insanlara âşık olsam… 

     Kuş cıvıldadı. Ağacın üstünden insanlara baktı. Güneşin açtığı, günün başladığının göstergesiydi bu. Arabalar yine normal bir sabah gibi hareketlenmeye başladı. Çocuklar, yaşlılar parka çıktılar. Yaşlılar eskiden olduğu gibi çocukların gürültüsüne söyleniyordu. İş adamları, doktorlar, avukatlar… Yine sokak başında sürekli çalan telefonlarıyla konuşuyordu. Sonra Güneş batmaya başladı. Çocuklar evlerine girdi, yaşlılar söylenmeyi bıraktı. İş adamları evlerine, çocuklarına, döndü. Sabahki kuş cıvıltısı gibi bu seferde baykuş cıvıldadı. Normale döndük…  

(Visited 638 times, 1 visits today)