Issız Adadaki Dostluk

Teknemle balık tutmaya çıkmıştım. Deniz sakindi, hava tertemizdi. Ancak birden gökyüzü karardı ve şiddetli bir fırtına çıktı. Dalgalar giderek büyüdü, rüzgâr teknemi savurdu. Kısa bir süre sonra teknem alabora oldu. Dalgalarla boğuşurken gücüm tükendi ve bayılmışım.

Gözlerimi açtığımda sessiz bir kumsalda uzanıyordum. Etrafımda kimse yoktu. Biraz etrafıma bakınınca ıssız bir adada olduğumu anladım. Ada yemyeşil ağaçlarla kaplıydı ve iç kısmı karanlık bir ormana benziyordu. Daha önce hiç görmediğim türde ağaçlar vardı. Etrafımda kırmızı ve mor böğürtlenlerle dolu çalılar bulunuyordu. Deniz kokusu, tatlı meyve kokusuna karışıyor; bu da adaya büyülü bir hava katıyordu.

Cırcır böceklerinin sesi arasında birden bir “miyav” duydum. Şaşkınlıkla sesin geldiği yöne doğru yürüdüm. Ancak karşıma bir yavru kedi değil, minik bir kaplan çıktı! Önce korktum, fakat o düşündüğüm gibi korkutucu değildi. Gözleri masumdu, sesi yumuşaktı. Yavru kaplan annesini kaybetmişti ve üzgün görünüyordu. Ona yardım etmeye karar verdim. Birlikte ormanda dolaştık ve sonunda annesini bulduk. O andan sonra artık ormanda yalnız değildim. İki yeni dostum olmuştu.

Adada günler birbirini kovaladı. Yavru kaplan ve annesi benim en yakın arkadaşlarım hâline geldiler. Birlikte yiyecek arıyor, ateş yakıyor, gün batımını izliyorduk.

Bir sabah, uzaklarda bir gemi gördüm. Heyecanla büyük bir ateş yaktım. Dumanı fark eden gemi rotasını adaya çevirdi. Kurtarılacağımı anladığımda hem sevinç hem de hüzün hissettim. Yavru kaplan ve annesiyle vedalaştım. Onlara sarıldım ve “Sizi asla unutmayacağım.” dedim.

Sonra gemiye bindim ve adadan uzaklaşırken arkama baktım. Orada, kumsalda bana bakan iki dostum vardı. Eve dönecek olmanın mutluluğu içindeydim ama kalbimin bir parçası o adada kalmıştı.

 

 

(Visited 2 times, 1 visits today)