Bir zamanlar, küçük bir kasabada eski bir bahçe vardı. Bu bahçe yıllar önce çok güzelmiş. Ama artık orada ne çiçekler açıyor, ne kuşlar uçuyordu. Her yer sessizdi.
O kasabada Ada adında meraklı bir çocuk yaşıyordu. Ada her gün okuldan dönerken o bahçenin önünden geçerdi. Demir kapının arkasındaki kurumuş ağaçlara bakınca içi biraz üzülürdü.
Bir gün cesaretini topladı. Kapıyı yavaşça itti ve içeri girdi. Toprak kuru olsa da hâlâ güzel kokuyordu. Tam o anda gözüne çok küçük bir fidan takıldı. Neredeyse hiç yaprağı yoktu.
Ada hemen eve koştu. Bir şişe su aldı ve geri geldi. Dizlerinin üzerine çöktü.
“Merak etme,” dedi fidanın kulağına fısıldar gibi. “Seni yalnız bırakmam.”
Ada her gün bahçeye gelip fidana su verdi. Çevresindeki dikenleri temizledi. Toprağı düzeltip güneş alması için uğraştı. Günler geçtikçe fidan da büyümeye başladı.
Bir sabah Ada bahçeye geldiğinde kocaman bir sürprizle karşılaştı: Fidanda taze, yeşil yapraklar vardı! Minik rüzgâr esiyor, yapraklar dans ediyordu.
Ada sevinçle gülümseyip ellerini havaya kaldırdı:
“Umudu yeniden yeşeriyor!” dedi.
Çünkü bazen küçücük bir iyilik, dünyayı yeniden güzelleştirebilirdi.
