O gün benim için gerçekten çok zordu. Sabah gözlerimi açtığımda gördüklerime inanamadım. Bütün arkadaşlarım başımda toplanmış, doğum günümü kutluyorlardı.
Çok mutlu oldum ve hepsine teşekkür ettim. Hediyelerimi açtım, pastamı yedim. Ardından arkadaşlarımla dışarıda voleybol maçı yaptık. Benim takımım kazandığı için daha da sevindim. Sonra hep birlikte voleybol kursuna gittik ve her şey orada başladı. Antrenman sırasında bir anda bileğimi burktum ve yere düştüm. Acı öyle fazlaydı ki olacaklardan çok korktum. Voleybolu bırakmam gerekeceğini, bir daha oynayamayacağımı düşündüm. Neyse ki durum sandığım kadar kötü değilmiş; doktor bir hafta alçıda kalmasının yeterli olacağını söyledi. Bu haberle biraz rahatladım ama yine de yaşadığım korku yüzünden kötü düşünceleri aklımdan çıkaramıyordum. Eve döndüğümüzde annem kendimi daha iyi hissetmem için bana çorba yaptı. Çorbayı içince içim ısındı, biraz olsun rahatladım. Babam eve geldiğinde beni motive eden konuşmalar yaptı ve bu da moralimi yükseltti.
Doğum günümün böyle geçmesi elbette üzücüydü ama yapabilecek bir şey yoktu. Yapmam gereken tek şey, bileğimin iyileşmesini sabırla beklemekti. Böylece bir doğum günüm daha beklemediğim şekilde sona erdi.
