Gözlerimi açtığımda gördüklerime inanamadım. Sabah uyandığımda her şey normal başlamıştı. Sakince kahvaltı yapmış, ardından hazırlanmak için odama geçmiştim. Üstümü değiştirip okula doğru yola çıktım. İlk ders matematikti ve ders her zamanki gibi sıradan geçti.
Teneffüste koridorda yürürken en yakın arkadaşlarım Kaya ve Masal’ın kendi aralarında konuştuğunu gördüm. Bunu normal karşıladım; sonuçta onlar da arkadaşlardı. Yanlarına doğru ilerledim ama ben geldiğim anda birden sustular. Garip bir sessizlik oldu ama bozuntuya vermek istemedim. Belki de önemli bir şey konuşuyorlardı.
Teneffüste kantine inip kendime bir tost aldım. Dışarı çıkarken Kaya ile Masal’ın beni uzaktan izlediğini fark ettim. Yüzlerindeki ifade tuhaftı… Sanki benden sakladıkları bir şey vardı.
Merakla yanlarına yürüdüm. Tam konuşacakken birden ışıklar titredi, etrafımdaki herkes yavaşlamış gibi oldu ve bir uğultu duyuldu. Gözlerimi kırpıp tekrar bakınca… Gördüklerime inanamadım.
Kaya ile Masal’ın arkasında, okulun duvarında kocaman bir çatlak açılmıştı. Çatlaktan içeriye ışık süzülüyor, sanki başka bir dünyanın kapısı aralanıyordu. Daha ne olduğunu anlayamadan ikisi de bana baktı ve aynı anda fısıldadı:
“Artık öğrenme zamanın geldi…”
