İnsanoğluna…
Bu mektup dünyanın büyük çoğunluğunu kaplayan doğadan, iyi ve kötü olan tüm insanlara sesleniyorum. Beni güneşin ışıltısında, toprağın bereketinde, denizin masmavi dalgalarında ya da hayvanlar aleminin derinliklerinde bana rastlayabilirsin. Geçmişin izlerini taşıyan, bugünün acılarına tanık olan ve yarına dair umutları içinde yeni açmaya başlayan bir çiçek misali saklayan biri olarak yazıyorum bu mektubu. Her ne kadar var oluşumla sana seslenmeye çalışsam da beni fark etmedin çoğu zaman ama ben pes etmeden sana seslenmeye devam ediyorum.
Bir zamanlar bu üstüne bastığın toprakların her karışından yeşillikler fışkırırdı, etraf sakindi. Ne araba vızıltısı ne de fabrikaların gürültüsü… İnsanlar her işinde toprağa yani benim bir parçama sığınırdı. Doğanın onlara verdiklerine daha saygılıydı. Çiçekleri koparmak nedir bilmezlerdi ama zaman geçtikçe insanoğlu değişikliklere ayak uydurmaya çalışırken çok değişti.
Bugün ise doğa acılarla dolu bir hale geldi. Gören tanıyamaz oldu. Bir zamanlar her karışından bereket fışkıran toprağın geldiği hal gerçekten acınası. Su kaynaklarım kurudu. Nehirler, akarsular, göller… Ormanlarım insafsızca acınası bir şekilde yakıldı, kül oldu. Savaşlar, açlık, susuzluk yaptıklarınızın sonucu olarak size zarar vermeye başladı. Her ne kadar gelişmiş olsanız da bu gelişim her konuda etkili olamamış gibi gözüküyor.
Fakat unutmayın ki her karanlığın ardında bir ışık vardır. Her zaman saklı bir umut vardır. Filizlenen bir tohumda, kozasından çıkan bir kelebeğin kanatlarında, sizin birbirinize uzanan yardım ellerinizde. Kim bilir belki bir gün insanoğlu da yaptıklarından ders alıp bugünün acılarının üstünü bir avuç toprakla kapatır ve daha güzel yarınları umut edebilir.
Sevgili insanoğlu şunu sakın unutma her ne kadar ben sizin için çabalasam da bu dünyaya gelecekte ne olacağı sizin elinizde. Ama ben her zaman geleceğe umutla bakmaya ve bu umut ışığı yolunda sizin için çabalamaya, yaktığınız yerleri yeşertmeye oralarda çiçekler açtırmaya devam edeceğim.
Sevgilerle doğa…
