Bir gün gökyüzünden yağmur taneleri mavi yerine yeşil yağmaya başladı ve her şey değişti.
3 yıl önce ailece İngiltereye taşınmıştık. Benim çok başarılı ve prestijli bir şirketten kabul almam ile başlayan bu İngiltere serüveni, kardeşimin İngiltere’de iyi bir eğitim almasına da vesile olmuştu.
O zamandan bu zamana artık bu ülkeye alışmıştık ve düzenimizi kurmuştuk. Günlerden pazartesiydi ve hava çok soğuktu, işime gitmek için hazırlandım ve annem bugün kardeşimi onun götüremeyeceğini ve benim götürmem gerektiğini söyledi. Annemi onaylayıp kardeşimin okulunun yolunu tuttuk. Arabamı sürerken, arabamın camında daha önce görmediğim bir çatlak gördüm kardeşime “daha önce bu çatlak var mıydı ?” dedim. Kardeşim dün akşam havanın çok rüzgarlı olduğunu ve belki taşların bi tanesinin araba park halindeyken rüzgarın etkisiyle benim camıma çarptığını söyledi. Onayladım, bir ihtimaldi o akşam iş çıkışı tamirciye götürecektim. Kardeşimi okuluna bıraktıktan sonra işime gittim ve çalışmaya başladım.
Öğlen iş arkadaşım Bella ile birlikte yemeğe gitmeye karar verdik üçüncü bir arkadaşımız da işini bitirdiğinden bize katılmaya karar verdi. Anna’yı, Bella ile dışarıda bekledik, beklerken gökyüzü kararmaya ve yağmur çiselemeye başladı. Koşarak arabaya bindik ve diğer arkadaşımız da tam o sırada geldi. Birlikte güzel bir yemek yerine gittik.
Sohbet ederken bu zamanlarda yenilenebilir enerji kaynaklarının azaldığını, çoğu ormanlardaki ağaçların kesildiğinden bahsettik. Bella havanın eskiye göre fazlasıyla kirlendiğinden bahsetti. Üçümüzün de alanı kimya ile ilgili olduğundan dolayı, atmosfer kimyası hakkında bilgimiz vardı ve bu durumlar hiç iyiye gitmiyordu. Derin bir sessizlikten sonra, dışarıdan çığlık sesleri duyduk dışarı çıktığımızda yağmurun yağdığını ama renginin farklı olduğunu fark ettik, arabaların yandığına şahit olduk. Üçümüz de birbirimize çaresizce baktık ve hepimiz aynı şeyi düşünüyorduk. Bu bir asit yağmuruydu !!!!
Anna asit yağmurunun cilde ve solunum yollarına zarar verdiğini ve bize restorandan çıkmamamız gerektiğini soğuk kanlılıkla söyledi ve oradaki camların hepsini kapattı çünkü rüzgar yüzünden kirli hava restorana gelebilir ve bizde o havayı solabilirdik. Restoran sahibi müşterilere sakin olmasının gerektiğini söyledi ve gerekli kişileri aramaya koyuldu. Dışarıdaki insanlar ya arabalarının içine ya da en yakın olan binanın içine giriyorlardı.
O andan sonra artık hiçbir şey aynı olmayacak diyordum içimden. Kara kara düşünürken, “aileme bir şey olmuş mudur?” dedim Bella’ya. Hızlı bir şekilde annemi ve babamı aradım onlar cevap vermedi sonrasında kardeşimi aradım. Telefonu açtığında kıkırdayarak, gülerek açtı telefonu kardeşim. Hemen ona asit yağmurundan etkilenip, etkilenmediğini sordum. Bana, nereden bu bilgiyi çıkardığımı sordu. Ona yaşadığımız olayı anlattım. Bana öyle bir şey olmadığını söyleyip kapattı. Kardeşime çok sinirlenmiştim.
Anna’ya kardeşimin dediklerini anlatırken dışarıdan “ Kestiiik” diye bir ses duyduk ve asit yağmuru bir anda durdu. Restorandaki herkes kalakalmıştı, az önce yaşanan olayı kavramaya çalışıyorlardı. Restoranın sahibi dışarıya bir hışım ile çıktı ve ne olduğunu sordu biz, müşteriler de onu izliyorduk. Adamlardan biri bir film yaptıklarını söyledi. Bunu duyan restoran sahibi sinirli bir şekilde, filmin burada yapılmasına karar veren kişinin çağırılmasını söyledi yaklaşık iki dakika sonra adam geldiğinde restoran sahibi, benim restoranımın önünde bu tarz bir içerikle nasıl benim haberim olmadan bu film çekilir ! Müşterilerim ve benim restoranımdaki çalışanlar neye uğradığını şaşırdılar diye bağırdı ve benim bundan haberim olmalıydı diyerek restorana girdi bize bir kaç şey söyledi ve olay orada kapandı. Üçümüz hesabımızı ödedik ve arabamıza binip hiçbir söz söylemeden şirkete gittik. Şirkette birbirimize bakarak “biz az önce ne yaşadık ?” Dedik hep bir ağızdan ve sonrasında güldük.
