Fark Edilemez Özlem

Günlerden 20 Kasım’dı, dedemin öldüğü gün. Herkes bir acıyla uyandı. Üzerinden birkaç yıl geçmesine rağmen acısı hala dinmemişti, daha doğrusu dinememişti. O günkü acıyı hep hissediyordum. Ne zaman babaannemlere gitsek, ne zaman Atlantis’e gitsek, o eski günler aklımda oluyordu. Nedenini bilmesem de hemen gözümde canlanıyorlardı. Sabah o acıyla uyanıp kahvaltımı yaptım. Her zamanki gibi sıradan bir gün olacağını düşünüyordum ama hiç de öyle olmayacaktı.

Tam evden çıkarken kapıda halamı gördüm. Telaşlıydı ama ne olduğunu hala anlayamamıştım. Hemen annemi çağırdım ve annem bir şeylerin ters gittiğini fark etti. Beni odama gönderdi ve annem ile halam konuşmaya başladılar. Yaklaşık on dakika sonra beni çağırdılar. Ne olduğunu çok merak etmiştim. Halam, o gün okula gitmeyeceğimi ve annemin de evde olmayacağını söyledi. Kardeşim diye düşündüm. Annem de sanki beni duymuş gibi “Burak evde kalacak.” dedi hemen. Ne olduğunu anlamasam da kabul ettim.

Bir saat, belki iki saat geçmişti annemler gittikten sonra. Kapı çaldı. Normalde açmazdım ama hemen açtım. Karşımda onu gördüğümde kalbim yerinden çıkacak gibi oldum: Dedem! Dedem gelmişti. Uzun bir zaman sonra onu tekrar görmüş oldum. Selamlaştık, konuştuk. O an, onu ne kadar özlediğimin farkına vardım.

(Visited 12 times, 1 visits today)