Small tropical island in the ocean. Vector illustration

MUTSUZ SON

Tam kalkmıştım. Denizlerle çevrili minicik bir adadaydım. Minicik dediğim; bir ağaç, iki Hindistan cevizi, bir sandık ve sadece dört muzdan ibaret bir yerdi. En baştan anlatayım. Evde yemek yapıyordum. Saat 21.30 civarıydı. Tam yemek pişmişti, tabağımı alıp sofraya oturacaktım ki kapı çaldı. Şüphelendim ama yine de kapıyı açtım. Karşımda bir adam duruyordu. Bana “21 Mayıs 2025 tarihine kadar zamanın var.” dedi ve elime bir kart verip arkasına bile bakmadan uzaklaştı.

Ertesi gün, karttaki numarayı aradım ve başvuru yaptım. “Neye başvurdun?” derseniz bir adada üç hafta boyunca yaşam mücadelesi vereceğim bir yarışmaya.

O akşam neler olduğunu hatırlamıyorum. Tek hatırladığım şey, kapı zili… Sonrası yok. Gözlerimi açtığımda bu adadaydım.

İlk gün “Her gün yemek gelir zaten.” diye düşünüp dört muzu da yedim. Ne büyük hata!
Ertesi sabah anladım ki o dört muz, üç haftalık yemeğimmiş.

Dört saat pişmanlıkla oturdum. Sonra denize balık avlamaya gittim.
Açık konuşayım: Balık avlamak konusunda tam bir felaketim.

Bu yüzden gözüm ağaca ilişti. Üzerindeki Hindistan cevizlerine…
Yerde bulduğum bir sopayla uğraşa uğraşa bir tanesini düşürmeyi başardım.

Henüz dördüncü gündeydim ve bana verdikleri telsizden hâlâ bir yanıt alamamıştım.
Bunun bir tuzak olduğunu anlamam gerekirdi ama artık çok geçti. Sonuçta, insan kendi sonunu kendisi seçiyor.

 

(Visited 19 times, 1 visits today)