İstanbul’un o rüzgârlı akşamlarında, Tarkan her zamanki gibi Boğaz’ın kenarındaki eski kafeye girmişti. İçeri adım attığı anda, kahvenin sıcak kokusu ve eski duvarlardan gelen huzur veren atmosfer ona bir süreliğine rahatlama hissi verdi. Bir köşe masasına oturdu; içindeki huzuru bozmadan derin bir nefes aldı.
Birkaç dakika sonra, garson siparişini getirdi. Tarkan gözlerini kapadı ve bir yudum aldı. Sadece tek başına olmanın verdiği yalnızlığı seviyor gibiydi. Gözleri bir süre masanın üzerinde gezindikten sonra kafedeki insanlara göz attı. Ama tam o an, gözleri bir kadına takıldı. Yavaşça başını kaldırdı ve kadını daha dikkatli inceledi. Kalbi ansızın hızlanmaya başladı. Gözlerinde tanıdık bir parıltı vardı. O an, yıllar önce terk ettiği şehirde, o eski anıların olduğu sokaklarda kaybolduğu hissine kapıldı.
Kadın, yıllar önce tanıdığı Melis’ti. Göz göze geldiklerinde, Melis’in gözlerinde de aynı şaşkınlık vardı. Sanki ikisi de zamanın ne kadar hızlı geçtiğini, ne kadar çok şeyin değiştiğini fark etmişti. Ama bir şey değişmemişti o anki duygular.
Melis yavaşça Tarkan’a doğru yaklaştı. Kadının her adımını izlerken Tarkan’ın kalbi hızla çarpmaya devam ediyordu. Her adımda, geçmişin tüm izleri tekrar gözlerinin önünden geçti. O zamanlar ne kadar aşkla sevdiği Melis, şimdiyse yıllar sonra karşısında, tıpkı o eski günlerdeki gibi duruyordu.
Melis masanın yanına geldiğinde Tarkan’ın gözleri biraz daha nemlendi. Kendini hâlâ ona âşık gibi hissediyordu.
“Sen… Sen gerçekten Melis misin?” dedi, sesinde titrek bir tonla.
Melis bir süre suskun kaldı, sonra hafifçe gülümsedi.
“Evet, ben Melis’im,” dedi ve sessizce oturdu. “Birbirimizi ne kadar özlemişiz.” diye ekledi.
Tarkan, “Onu karşımda gördüğümde kalbim yerinden çıkacak sandım.” dedi. İçindeki duygulara hâkim olmakta zorlanıyordu. Zaman geçtikçe her şeyin değiştiğini fakat bazı duyguların hep aynı kaldığını fark etti. Melis’in gözleri de bu değişimi görmüştü.
“Belki de zaman kaybetmektense, yeniden başlayabiliriz.” dedi Melis, gülümseyerek. Ama bu kez, geçmişin ağırlığıyla değil; geleceğin umutlarıyla…
Tarkan ve Melis, o eski kafede, zamanın hızla aktığı bir akşamda, birbirlerinin gözlerine bakarak, belki de bir daha kaybetmeyecekleri bir şansı yeniden başlatmanın huzurunu hissettiler.
