Bir gün sokakta yürürken yanıma tanımadığım bir adam geldi ve kibarca,
“Bu yemeğe katılmak ister misiniz, beyefendi?” diye sordu.
Biraz şaşkın ama merakla,
“Olur.” diyerek yanıtladım.
Adam bana zarif bir zarf uzattı. Üzerinde sade ama etkileyici bir yazıyla şöyle yazıyordu:
“Akşam saat 20.00’de, Şakir Paşa Malikanesi’nde özel davet.”
Akşam olduğunda merakla o tarihi malikaneye doğru yola çıktım. Kapıdan içeri girdiğimde gözlerime inanamadım:
Karşımda Sub Urban, Edgar Allan Poe, Mustafa Kemal Atatürk ve Usain Bolt oturuyordu.
Bir an donakaldım.
“Nasıl mümkün olabilir bu?” diye düşündüm.
Atatürk ve Poe nasıl yaşıyordu? Hepsi neden Türkiye’deydi? Ve neden bu yemekteydik?
Masaya çekingen bir şekilde oturdum. İlk şoku atlattıktan sonra, sohbet ilerlemeye başladı. Poe, hayatın karanlık taraflarını anlatırken kendine özgü bir melankoliyle konuşuyordu. Atatürk, çağdaşlaşma ve liderlik üzerine düşündürücü fikirler sunuyordu. Sub Urban müzikten, Usain Bolt ise hızın felsefesinden bahsediyordu.
Yemek boyunca bir İngilizce, bir Türkçe konuşmak zorlayıcıydı ama bir şekilde başardım. Onlarla aynı masada olmak hayal gibi bir şeydi. Her biri kendi alanında efsane olmuş bu insanlarla vakit geçirmek, hayatımın en tuhaf ve en unutulmaz anlarından biriydi.
Yemek bittiğinde, herkes birer birer ayağa kalkıp bana veda etti.
Malikanenin kapısından çıktığımda, hâlâ gerçek olup olmadığından emin değildim.
Ama bildiğim tek şey vardı:
Gerçekten İLGİNÇ BİR YEMEKTİ.