Bir Tebessüm

Her güzel günün, arkadaşlığın, yaşanılan ve asla unutulmayacak anların bir sonu var mıdır? Her ayrılık, yaşanılan her şeyin sona ermesi midir? Bilmiyordum, hem de inanın hiç… Detaylara hep fazlasıyla önem vermişimdir kendimi bildim bileli. En önemli günlerde bile anı yaşamak yerine en saçma detaylara takılıp günüm mahvetmişimdir. Bu sefer düşünmeyeceğim hem de hiçbir şeyi. Beni ondan alıkoyan, uzaklaştıran, onu durdurmamı engelleyen ne varsa hiçbirini dinlemeyecek, kulaklarımı kapayıp onun peşinden koşacağım.

Terkedilmek zordur, özellikle onun için canınızı verecek durumdaysanız. Bazen bir uçurum kenarındaki dal gibidir o tutunursunuz ve kendinizde bir umut, şans görürsünüz. Bazen bir yaz gecesi gibi içinizi ısıtır o, saatlerce hayaller kurdurur durur. Ama bazen durum çok vahimdir ve ıssız bir aralık gecesinde sokak lambalarının bile aydınlatamadığı bir sokağa dönüşür, içine girince çıkamazsınız, girmeye korkarsınız belki de. O isterse bir ilaç olsun isterse panzehir, ister canımı alsın hiçbir zaman onu kötü görmedim, göremem. İşte tam da bu yüzden şu an onun peşinden havalimanına gidiyorum.

 Her şeyi konuşarak halletmek zor elbet ama denemeden, elimden geleni yapmadan onun ellerimden kayıp gitmesine izin veremem. Trafiğin ortasında ben bu düşüncelerimle can çekişirken yaşlı, huysuz, arabası tuhaf kokan taksici “Saat 22.34, kaç gibi orda olmalıydınız?”  diye sordu. Saate baktım, panik içinde telefonumu açıp bir vazgeçiş, tek bir mesaj ya da bir arama var mı diye kontrol ettim. Boşuna umutlanmıştım, bir veda mesajı bile yoktu fakat vazgeçemezdim. Uçağın kakmasına yaklaşık 6 dakika vardı ve elimden gelen yoğun Ankara trafiğinde dua edip durmaktı. Galiba dualarım işe yaramıştı ki o yoğun trafik bana geç diyormuş gibiydi. Hızlıca taksiden indim, adama burada beklemesini söyleyip önümdeki tek engel olan güvenliği geçtim. Koşarak havalimanın ortasına geldim başımı sağa sola çevirmeye başladım. Saniyelerle yarışıyordum, bir mucize gerçekleşse dediğim o anda onu gördüm, vazgeçmişti, gitmekten vazgeçmişti. Elindeki büyük bez çantayı yere attı, bana baktı “Yapamadım.” diye fısıldadı. Kendimi tutamadım, sanki onu ilk defa görüyormuşçasına ağlamaya başladım. Onun bana ilaç olduğunu, beni ben yapanın, hayallerimin ve kendinin peşinden koşmamı sağlayanın o olduğunu bile bile hem de. Ben içimde yaşayabileceğim her duyguyu yaşarken uzaktan bana baktı ve bir tebessümle ağlama der gibi kafa salladı. O tebessüm her şeyin, benim ilacımdı…

(Visited 11 times, 1 visits today)