Eğitim denince akla genellikle kitaplar, tahtalar ve dersler gelir; yani teorik bilgi. Ancak işin bir de uygulama kısmı vardır: pratik bilgi. Peki, hangisi daha önemlidir? Aslında bu sorunun cevabı, neyi öğrenmek istediğimize göre değişir.
Teorik bilgi, konunun temelini anlamamıza yardımcı olur. Örneğin, bir doktorun vücut sistemlerini bilmeden ameliyat yapması mümkün müdür? Ya da bir mühendisin fizik kurallarını öğrenmeden köprü tasarlaması? Teori, bize sağlam bir temel sunar. Bilginin nereden geldiğini, neden böyle çalıştığını ve neye dayandığını anlamamıza olanak tanır. Bu da ileride atacağımız adımları daha anlamlı kılar.
Ancak teori tek başına yeterli değildir. Pratik bilgi olmadan, öğrenilenler çoğu zaman havada kalır. Bisiklet sürmeyi sadece kitaplardan öğrenemezsin. Pedala basmadan, dengede durmaya çalışmadan bu işi başaramazsın. Aynı şekilde, bir aşçı da sadece tarif okuyarak usta olamaz; mutfağa girip o yemeği bizzat pişirmesi gerekir.
Gerçek hayatta en başarılı olanlar, teori ile pratiği birleştirebilen kişilerdir. Öğrendiği bilgiyi uygulayabilen insanlar, hem sağlam hem de etkili işler ortaya koyarlar. Bu nedenle eğitim sistemlerinin de teori ile pratiği dengelemesi şarttır. Ezbere dayalı bir eğitim yerine, deneyimleyerek öğrenmeyi esas alan bir sistem gereklidir.
Sonuç olarak ne sadece teoriyle ne de yalnızca pratikle yetinmek doğrudur. Gerçek öğrenme, bu ikisinin birleşimiyle mümkündür. Teoriyle düşün, pratikle gerçekleştir. İşte başarının anahtarı burada gizlidir.
