Sanat: Özgürlüğün Fırçası

Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.” sözüyle sanatın vazgeçilmez olduğu düşüncesini öne sürer. Sanat, insanların inandıkları, hayal ettikleri düşünceyi özgürce belirtmelerinden, resmetmelerinden ibarettir. Eğer biz sanatçılara özgürlük vermezsek, sanat kavramı yok olur, ve böylece Atatürkün sözüne geri döndüğümüzde; milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur. Sanatçı, toplumun aynasıdır. Eğer sanatçı olmazsa, toplum eksik kalır. Bu yüzden ben, insanların sanat alanlarında fikirlerini özgürce ifade edebilmeleri gerektiğini düşünüyorum.

Bunun üstüne, sanat sadece toplumsal faydalara değil, kişisel faydalara da sahiptir. Çoğu sanatçı sanatı hissettikleri duyguları resmetmek için kullanır, resimlerinde, yazılarında, oyunlarında sanatçının duygusunu görürsünüz, onun duygusunu, içselleştirirsiniz. Dünyanın acı, zor gerçeklerinden kaçınmak için sanata sığınır çoğu sanatçı. Mesela Yüzüklerin Efendisi serisini yazan Tolkien, seriyi II. Dünya Savaşı sırasında yazdı (ve bu dönemlerde bu seri çok “kaçışçı” ve “çocuksu” olarak yargılanırken) bu seri günümüzün en bilindik, en sevilen fantastik kitapları arasında yer alıyor.

Bugün toplumda karşılaşılan en büyük sorunlardan biri, insanlar hep katılmadıkları fikirleri kötülüyorlar ve sanatçılarda bu nedenle fikirlerini özgürce sunamıyorlar, ancak sanatçıların özgür düşünmesi, fikir çeşitliliği demektir. Fikir çeşitliliği ile toplum gelişir; insanlar daha çok düşünür ve insanlar/toplumlar, farklı inanışlara, görüşlere sahip olduğu için dışlanmaz veya yargılanmaz. Düşündüğümüzde bu ayrımcılığı bile sonlandırabilir; örneğin eğer bir insan dini inanışları ile ilgili bir eser yaptıysa, bu görüşün aksini düşünen bir yetkili (örneğin müze sahibi)eleştiriler yığmadan, ön yargıda bulunmadan, sanatçının düşünce özgürlüğünü onun elinden almadan o resme bakarsa, belki sanatçının nasıl hissettiğini, ne düşündüğünü anlayabilir. Ama maalesef günümüzde yazılı kısıtlamalar, kurallar olmasa bile, toplumun yargılayıcılığı, eleştirili bakış açısı ister istemez sanatçının da düşünce özgürlüğünü etkiliyor. Sanat aslında keyif vermekten öte bir yorum ortaya koymak ve düşündürmek amacı taşır, sanata kurallarla müdehale edildiği zaman artık sanat sanatçının eseri değil müdehale eden kişinin bir ürünüdür. Buradan ikinci bir tartışma konusu açılıyor; sanata müdahale edildiğinde sanat, sanat olmaktan mı çıkar yoksa sanat onu yapan sanatçının olmaktan mı çıkar? Mesela eski tablolara baktığımızda çoğu eser önemli insanların portreleriydi, hiç bakış açısı, duygu yoktu resimlerde, zaten o yüzden rönesans sonrası resimler genelde insanları daha çok düşündürüyor, insanları daha çok etkiliyor; çünkü düşünce özgürlüğü daha çok var, resimler duygu, düşünce, bakış açısı belirtiyor.
Sonuç olarak, fikir çeşitliliği olan, ayrımcılığın ve dışlamaların az olduğu medeni bir toplum için sanatçıların düşünce özgürlüğüne sahip olması gerekir.

(Visited 4 times, 1 visits today)