BİRLER BASAMAĞINDA ÖLÜM…

Ölümü düşündü, ya da belki de bir kehanette bulundu… onun kendisine ne kadar yakın olduğunu gördü şaşırmalı mıydı, belki de… ama bu onun durumunda normaldi her gün bunu arzulamıyor muydu? Bir gün ansızın soğuk bir meltem eşliğinde ölümü düşlemiyor muydu? Ama işte burada ki can alıcı nokta “ansızın” dı belki de…

Yaşamı düşündü ya da   pişmanlıklarını… ne kadar kısa ve ne kadar anlamsızdı, ona zevk veren şeyler şu anda hatırında bile değildi, unutmuştu. Unutmak bu kadar kolayken niye yaşamak vardı ki? Mutluluk kısa süreli ve tamamen anlamsızken acıların bu kadar kalıcı ve uzun vadeli olması haksızlık değil miydi? Şimdi ölüm yanı başında; onun okuduğu kitapları okuyor, onun baktığı şeyleri görüyor ve aynı nefesi soluyordu. Bunların bilincindeyken yaşamak zevk vermiyordu artık ölüm tepesindeyken ve son saniyelerini sayarken tedirginlik içindeydi.

Evet ölümü düşlerdi hatta onu biraz şiirsel bulurdu belki de bunca zaman asıl korkması gereken şeyleri görmemişti oysa şimdi her şey netti ve geri dönmek için yapabileceği hiç bir şey yoktu yalnızca sayıyordu ve kaçınılmaz sonunu bekliyordu. Bir, iki, üç ve sonrası bir hiç…

Gözleri görmemesi gereken şeyler görüyordu kendini basit tozlu bir kulübe de, kırmızı eski bir Türk halısının üzerinde sere serpe görüyordu. Gerçekler beyni tarafından reddediliyordu. Bunlar yalnızca birer hayaldi gerçek değildi yine de korkuyordu bunca zaman binlercesinin ölümümünü görmüştü gözlerinin önünde, bunu farklı kılan ne olabilirdi ki? İnsan kendi ölümünü görebilir miydi?

Belki de çoktan ölmüştü, umudu yeniden yeşeriyordu artık korkmasına gerek yoktu… Kulaklarının içinde bir uğultu duydu boynun yakınlarında bir ürperme hissetti. Hayır, ölüm burdaydı onu almak için saniyelerini sayıyordu. Dört, beş ve altı belki geldi artık hesap zamanı…

Rüzgar esiyor ürpermesine neden oluyordu, ölüm hangi saniyede canları alırdı ki belki çok uzun zamandır onun için sayıyordu, uzun rakamları söylemeye üşendiğinden sadece birler basamağını seslendiriyordu… o kaçıncı saniyedeydi, hayatında kaç saniyeyi gerçekten anlamlı geçirmişti ki? Belki de yalnızca ölümü düşündüğü bu altı saniyeyi gerçekten yaşıyordu çünkü artık kaybetmenin ne demek olduğunu biliyordu. Yedi, sekiz ve dokuz şimdi anlıyorsun olanları ama biz seni affetmiyoruz…

Ne kadar çok yalan söylemişti insanları yalanlarla donatıp bundan büyük keyif almıştı kimisine ölümün yakın olduğunu söylemiş belki de ölümlerine neden olmuştu. Kimisine üzgün olacaklarını söylemiş ve onların kaderini yazdığına inanmıştı… suçları bunlar mıydı belki de düzeltebilirdi.

Ama bu kadar “belki”’nin içinden çıkabilir miydi? Ölmeden önce düzeltebileceği şeyleri bile düzeltmek istemeyecek kadar çaresiz miydi? Hayır yalnızca hala gerçekleri göremiyordu ama çok yakında bunun cezasını da misliyle çekecekti ve son saniyesinde pişmanlık bile duymadan halının üzerine yığıldı. Ve on işte geldi son…

Son anlarında hissettiği bir gram umut onun tesellisi olacaktı çünkü bir daha asla böyle bir duyguyu duyumsayamayacaktı.

Yalnızca acı olacaktı,

Katıksız bir acı…

(Visited 2 times, 1 visits today)