Günümüzde ve özellikle gençler arasında bir sosyal medya furyası var. Dürüst olayım, ben de bunlardan biriyim. Sosyal medya denilen bu şey, sanki insanın bir uzvuymuş gibi yardımcı olabiliyor. Mantıklı düşünürsek, bu yazıyı okuyan sen, ben ve çevrendeki büyük küçük herkes “bir bakayım” diyerek sosyal medyada vakit geçiriyor. İnsan, bir şeye kolay adapte olabilen bir canlıdır ve sosyal medya hayatımıza girdiği ilk günden beri hiç garipsenmemiştir.
Tabii ki hâlâ kendi öz geleneklerinin dışına çıkmayıp bildiğini yapan insanlar da var. Seyahat etmek belki de en yaygın aktivite. Gerçi günümüz Türkiye’sinde seyahat etmek bile zorlaştı, ama konuya ülke veya ulus demeden bakacağım. Yeni yerler görmek, farklı kültürler tanımak, gezmek, tozmak insanın ufkunu açan şeyler. Ne kadar şanslıyız ki bu yazıyı okuyan birçok kişi farklı ülkelere gidip farklı kültürler tanıdı. Ben de bunlardan biriyim.
İki sene önce, gerçek manada bir turistik geziye çıktığımda, hayatımda ilk defa İstanbul’un Avrupa yakası dışında Avrupa’ya gittim. Avrupa’da gördüklerim, genel kültürüm ve bilgi hazneme katkı sağladı. İşin özü, seyahat sosyal medyadan kat kat daha yararlı bir aktivitedir. Ve “Ben sosyal medya kullanmamayı tercih ediyorum.” diyerek bitirmeyeceğim.
Arkadaşlar, farkında mısınız bilmiyorum ama siz de bir sosyal medya bağımlısısınız. Sen, ben ve çevrende görebileceğin herkes, 24 saatinin en az 1 saatini bu merete ayırıyor. Bu yazıyı yazdıktan sonra ben veya siz okuduktan sonra, samimi söylüyorum, telefona bir kere bile olsa bakacaksınız.
Şimdi düşünün eğer bir seyyah değilseniz ve telefondan uzak bir yaşam sürmüyorsanız, bir anda sosyal medyayı hayatınızdan çıkarabilecek misiniz? Telefona veya herhangi bir teknolojik aletten geçirdiğiniz zamanı neyle doldurabilirsiniz? Hani diyorsunuz ya, “Yarın telefona bakmayacağım, dopamin detoksu yapacağım” falan filan. Siz daha telefonsuz nasıl vakit geçireceğinizi bilmiyorsunuz. Bunu kimseyi aşağılamak için söylemiyorum. Hayatın kuralı basit: “Çalışan kazanır.” Planlı, azimli ve düzenli olmadığınız sürece bu amaçlarınızın hiçbirine ulaşamayacaksınız, güvenin bana.
Şimdi bu söylediklerimi göz önünde bulundurarak bir kez daha soruyorum: Sosyal medyayı bırakmak mı, yoksa seyahat etmeyi bırakmak mı? Birçok kişinin cevabının seyahati bırakmaya döndüğüne eminim. İşte burada vizyon denilen şey ortaya çıkıyor. Sen, seyahat etmek gibi bir lütufu iki kuruşluk bir sosyal medya karşısında vazgeçiyor musun?
Şimdi şaşırdın, değil mi? Az önce sosyal medyayı öven, göklere çıkaran adam, şimdi fikir değiştirmiş ve pişkin pişkin senin vizyonuna laf ediyor. Ben onun kalıbına tüküreyim ama gerçek bu. Fark etmen gereken de bu. Hayatta neyi seçersen seç, seni eleştiren biri elbet olacaktır. Sen bu söylemlere aldırmayıp çizgini bozmadan devam etmelisin ki sonunu getirebilesin.
Şimdi merak ettiğiniz yere geçiyorum: Sabahtan beri ileri geri konuşan, kararından emin olmayan bu adam neyi savunuyor? Şaşıracaksınız belki ama ben bu konuda adım gibi netim: Sosyal medyayı bırakmayı, seyahat etmeyi bırakmaya yeğlerim. Sevdiklerinizle kaliteli vakit geçirmek istiyorsanız gidin muhabbet edin, kutu oyunu oynayın. Bir kızdan hoşlanıyorsanız, git yüzüne söyle; eşeklik yapıp mesaj falan atmayın.
Hayatı basit ve sade bir hâle getirmek, belirli bir aşamadan sonra sıkıcı olabilir; fakat bu sıkıcılığı aşmak sizin elinizde. Kaybolan samimiyetinizi, küslüklerinizi, eski dostluklarınızı, hobilerinizi, aileni—kısacası hayatınızı—tersine çevirmeye çalışın. Çünkü siz yapmadıkça, bu bela başımıza daha çok çökecek ve durum vahim bir hâl alacak. Sosyal medyayı bırakmak tek başına bir çözüm değil; uyum sağlarsanız kazanırsınız.
Artık gözünüz okumaktan yorulduysa sonuna geleyim. Bu durum kuvvetle muhtemel karşınıza çıkmayacak, ama ya çıkarsa ne yapacaksınız, hiç düşündünüz mü?
