YALNIZ KUŞ

Çocukluk ne ifade ediyor artık insanlar için bilemiyorum. Eskiden olsa bu soruya kolaylıkla hayatı umursamadan sadece eğlenmek diyebilirdim ancak bugünkü duruma baktığımızda bunu pek de söyleyemiyoruz maalesef. Yıllar önce daha sokağa çıkmadan gelirdi çocukların neşeli bağırış sesleri, yanlarında geçmeye korkardık kafamıza top gelir diye. Şimdilerde duyduğumuz tek bağırış çocuğunu bilgisayar başından kaldırmaya uğraşan bir annenin sesi. Soğuk, öfkeli, yılgın…

Bu durumdan çocukları sorumlu tutamayız elbet. Bilhassa evlatlarından bir “Nasılsın? Günün nasıl geçti?” sorusunu esirgeyen ebeveynler suçludur. Sen çocuğunla iletişim kurmayıp hayata karşı tek başına bırakırsan onu tabii ki içine kapanır. Çocuk eve geliyor yüzüne bakan yok. Anne bir tarafta telefon bakıyor, baba bir tarafta televizyon izliyor. Kiminle iletişim kurup derdini paylaşacak bu çocuk! Sosyal beceriler geliştiremeyen çocuk hâliyle arkadaşlık da kuramıyor ve sokaktaki çocuk sesleri de böylelikle yok oluyor.

Eskiden en azından aileler büyüktü. Anne baba ilgilenmedi mi çocukla teyze, amca, kuzen vardı. Büyük şehir koşuşturmasıyla kırk yılda bir görebiliyor artık çocuk akrabasını ki görüştüğünde de iki yabancı gibi oturuyorlar sadece. ” Nerde o eski bayramlar!” diyor ya büyüklerimiz, bu yalnızlaşmanın özeti aslında bu söz. Kimse tanımıyor artık birbirini. Çekirdek aile dışında yapayalnız herkes.

Doğacağın dönemi seçememek ne acı değil mi? Bilgisayar başında oturup kalmayı sokaklarda koşuşturup her gün gülen yüzler görmeye kim yeğler ki. Bundan mütevellit acıyorum günümüz çocuklarına. Hayatı yaşamaya değer hiçbir şey yok sahip oldukları. Ne bir dost, ne bir oyun, ne bir neşe…

(Visited 3 times, 1 visits today)