Afrika’da Hayat

Güne, güneş henüz ufkun üzerinden yeni yükselirken uyanıyorum. Sıcağın bastırmasına daha saatler olsa da midemdeki boşluk çoktan kendini hatırlatıyor. Annem “Bugün bir şeyler buluruz.” diye fısıldıyor ama sesindeki yorgunluk bana aksini söylüyor. Yine de onun umuduna tutunmak hoşuma gidiyor çünkü bu küçük umut kırıntıları günümü ayakta geçiriyor.

Kardeşlerimle birlikte su toplamak için köyün dışındaki dar patikada yürürken ayaklarımın altında kuru toprak çatırdıyor. Suyun olduğu kuyuya varmak uzun sürüyor ama oraya ulaştığımızda kalabalık her zamanki gibi. Hepimiz aynı şeyi bekliyoruz: Bir avuç serinlik, biraz yaşam.

Öğlene doğru, yardım kamyonunun geldiği haberi yayılıyor. İnsanlar sesler arasında koşuşturuyor. Ben de kalabalığın arasına karışıyorum; belki bugün pirinç ya da mısır unu verirler. Bazen sıra bana gelmiyor, bazen de gelenler günümü kurtarmaya yetiyor. Bugün küçük bir paket almayı başarıyorum. Annemin yüzünde beliren gülümseme, gün boyunca gördüğüm en değerli şey oluyor.

Akşam olduğunda, gökyüzü mor renklere bürünürken ateşin etrafında oturuyoruz. Az da olsa yemeğimiz var, ama en önemlisi beraberliğimiz. Karnım hâlâ tam doymasa da içimde başka bir sıcaklık var: Yarın daha iyi olabilir düşüncesi. Bu düşünceyle gözlerimi kapatıp uykuya dalıyorum.

(Visited 2 times, 1 visits today)