“Dır dır dır!” Zilim çalmıştı. Hemen uyandım ve zili durdurmak için telefonuma uykulu gözlerle yöneldim. Gözlerimi açtığımda gördüklerime inanamadım. İşe neredeyse gecikmiştim. Sanırım yanlış alarm kurmuşum. Hemen yerimden fırladım, elimi yüzümü yıkadım, dişimi fırçaladım ve ayakkabımı giyer giymez arabama atlayıp sürmeye başladım.
Yol uzundu. Bu yüzden çok hızlı sürüyordum. Tam hızımı almıştım ki önüme bir inşaat çıktı. Zar zor frene basıp yönümü değiştirdim. Artık yolum daha da uzundu. Toplantının başlamasına son 13 dakika kalmıştı ve benim varmama daha 25 dakika vardı. Ama benim o toplantıya yetişmem lazımdı. Hızımı gittikçe artırıyordum. Artık hızımı almış iyi ilerlerken bir anda önüme trafik çevirmesi çıktı. Sinir küpü olmuştum. Beni durduran polisler IQ’mu ölçmek amaçlı tuhaf sorular sormaya başladılar. 5 dakika sonra beni bıraktılar. Ta ki aralarından biri bana robot testi yaptırmaya başlayana kadar.
Bir yandan testi çözmeye çalışıyor, bir yandan gecikeceğimi düşünüyor, bir yandan da polisler tarafından “Yapamayacaksın!” seslerine maruz kalıyordum. Bir anda “Yeter be!” diye bağırdım ve oradan koşarak arabamın yanına kaçtım. Hemen arabama bindim ve son hızla sürmeye başladım. Toplantı başlayalı 2 dakika olmuştu ki ben varmıştım.
Bir içeri girdim ve ne göreyim? Kimse yok. Tam o sırada patron gelmişti. Yüz ifademden anlamış olmalı ki bana toplantının haftaya ertelendiğini söyledi. Çok şaşırmıştım. Benim tüm bu çabam boşa gitmişti. Mutsuz mutsuz eve dönüyordum ve içimden hayatın sürprizlerle dolu olduğu geçiyordu.
