Eğer Şehir Konuşabilseydi

Bazen oturup düşünüyorum: Eğer bir şehrin dili olsaydı, bize neler anlatırdı? Bu soruyu ilk duyduğumda aklıma hemen kendi hayalimde kurduğum şehir geliyor. Betonların arasında sıkışmış, gürültüyle nefesi kesilmiş bir yer değil… Tam tersi, bol ağaçlı, kuş sesli, tertemiz havalı, insanın içine huzur dolan bir şehir. Ben böyle bir yerde yaşamak isterdim. O yüzden hayalimdeki şehrin dili olsa, söyleyecek çok şeyi olurdu.

Bence önce şöyle başlardı:
“Benim en büyük hazinem yeşilim. Ağaçlarım, parklarım, orman yollarım… Siz koşuştururken onları fark etmiyorsunuz ama onlar sizi her gün izliyor.”
Bu cümlede biraz sitem var ama yine de kırgın değil; daha çok “keşke beni daha çok görseniz” der gibi. Sonra sabahlarını anlatırdı. Güneş doğarken yaprakların nasıl kıpırdadığını, rüzgârın nasıl hafif hafif estiğini… “Siz daha uyanmadan ben çoktan nefes almaya başlıyorum,” derdi. “Bir gün erken kalksanız, size sabahın ne kadar güzel olduğunu göstereceğim.” Yollar da şehir için özeldir. Üzerinden geçen insanların ruh hâlini hisseder. Bence şöyle derdi: “Kimisi üzgün adım atıyor, kimisi mutlu, kimisi aceleci… Hepsini fark ediyorum. Her adımınız bende iz bırakıyor.” Bu söz bana çok samimi geliyor çünkü gerçekten aynı yoldan her gün geçiyoruz ama şehir değişen hâlimizi bizden iyi biliyor belki de.

Hayalimdeki şehirde mutlaka bir dere, küçük bir göl ya da bir çeşme olur. Su konuşabilse, kesinlikle en güzel sözleri o söylerdi. Ama şehir onun adına bize şöyle aktarırdı:
“Su size şunu hatırlatıyor: Birikmeyin. İçinize attıklarınızı bırakın. Akmayı unutmayın.”
Belki de bu yüzden suyu izlemek insanı rahatlatıyor. Tabii şehir biraz da dert yanardı. “Bazen çöp bırakıyorsunuz, bazen aceleyle beni kirletiyorsunuz,” derdi. Ama ardından hemen yumuşardı: “Yine de kızmıyorum. Çünkü beni güzelleştiren sizsiniz.” Bu cümle, şehrin bize biraz kırgın ama tamamen bize bağlı olduğunu gösterir.

Bu cümle, şehrin bize biraz kırgın ama tamamen bize bağlı olduğunu gösterir. Aslında şehir, bir arkadaş gibi davranırdı bize; bazen sitem eder, bazen güler, bazen de sadece yanımızda dururdu. Çünkü şehirler de bizimle birlikte yaşlanır, bizimle birlikte değişir. Belki de şehir şöyle derdi:
“Ben sizin hayatlarınızın fonuyum. Beni ne kadar korursanız, ben de sizin için o kadar sıcak bir yuva olurum.” Sonra akşamlarını anlatırdı bana. Güneş batarken gökyüzünün turuncudan mora dönen rengini, ağaçların gölgelerinin yavaşça uzamasını, rüzgârın akşam serinliğini nasıl taşıdığını…
“Gün bitince,” derdi, “bana biraz vakit ayırın. Sessizliğimi duyun. Çünkü o sessizlikte size söylemek istediğim çok şey var.” Bu söz bana hep iyi gelir çünkü bazen günün yorgunluğunu sadece dışarı adım atarak bile atabiliyorum.

Şehir belki insanların birbirine davranışlarını da anlatırdı. Bir bankta oturup sohbet eden iki kişiden, parkta koşan bir çocuktan, elinde kahvesiyle yürüyen birinden bahsederdi. “Ben bunların hepsine tanığım,” derdi. “Mutluluklarınızı da gördüm, tartışmalarınızı da, sessiz gözyaşlarınızı da… Ama hepsinde sizin bir parça insan olduğunuzu hatırlıyorum.” Bu sözleri duyunca şehirle daha bağ kurmuş gibi hissederdim. Çünkü bazen şehirleri sadece binalar ve yollar sanıyoruz ama aslında onlar da bizim hikâyelerimizi biriktiriyor.

Belki de en dokunaklı kısmı umut olurdu. Şehir bana şöyle söylerdi:
“Her mevsimde değişiyorum ama hiç vazgeçmiyorum. Sen de öyle ol. Bir gün yapraklarım dökülüyorsa ertesi gün yeniden yeşeriyorum. Sen de düştüğün zaman kalkmayı unutma.” Bu cümle, bana şehrin sadece bir yer olmadığını; aynı zamanda yaşamın kendisini temsil ettiğini hissettirirdi. Son olarak, şehir kesinlikle şöyle derdi:
“Beni hayal ettiğin gibi bir yer yapan sensin. Belki gerçek hayatta böyle bir şehir bulman zor ama onu içinde yaşatman mümkün. İçindeki yeşil, dışarıdaki betonlardan çok daha güçlü.” Ben de ona şöyle cevap verirdim:
“Merak etme. Ben seni içimde taşıdığım sürece, dünya ne kadar gürültülü olursa olsun kendime dönecek bir yerim olacak.”

Ve işte tam bu yüzden, bir şehrin dili olsaydı, bana en çok huzuru anlatırdı. Çünkü bazen insanın ihtiyacı olan tek şey, onu anlayan bir şehir hayal etmektir.

(Visited 1 times, 1 visits today)