İnsan yaşamları arkalarında iz bırakır. Ruhumuzun bir kısmı çevremize bulaşır adeta, beyaz bir gömlek üzerindeki çıkmayacak o silik leke gibi. Eski evler sessizce fısıldar bu yüzden kapıdan girildiğinde: Gülmüş, ağlamış; yaşamış, ölmüş olanların yankılarını işitiriz. Yaşlı bir çiftin ruh artıkları fısıldıyorsa eğer, bir ofisten ne tür çığılıklar duyulur acaba? Peki ya bir şehir? Çağlayanlar olup gürlemez mi yankılar, gelmiş ve gitmiş, kalmış ve terk etmişlerden arda kalanlar?
Onca insanın soluğu, bu toplu kirletme, şehre kendine ait, yeni bir ruh verir belki de. Gözler, kulaklar ve kalp. Bir dil, ki konuşabilsin kendisiyle dertleşmek isteyenle. Çoğu kez duyarız büyük şehirlerin “karakterleri” hakkında. İstanbul gençtir. Hareketli ve canlı, idealist ama bir o kadar da melankolik. Kayıptır İstabul’un insanları, kaybetmeye giderler oraya kendilerini. Süzülürler hayatlardan hayatlara, boğazın beyaz martıları gibi. İstanbul konuşsa, şiir okurdu, aşk şiirleri. Yahut aşık olamayacak kadar yalnız olanların soneleri. Gözleri kapalı, İstanbul’u dinleyenlerin mırıldanmaları…
Yorgundur bazı şehirler. Hayattan yorgun, sesten yorgun, yaşanmışlıktan… Sanki durmuş da zamanda bir anda, hiç durmadan o anı yaşıyormuş gibi. Petersburg böyle bir şehirdir. Zamanın dışında durmadan akıp gider. Akaki Akakiyeviç’in çalışma günleri gibi. Hiçbir şeyi yoktur Petersburg’un; parkları, caddeleri, sarayları, kanallarının hepsi ödünçtür Avrupa’dan. Griliği dışında hiçbir şeyi yoktur. Yine de daha şiddetlidir çoğu neon badanalılardan. Konuşmaz gerekmedikçe. Şarkı söyler, yeri gelince. Her daim bir ayna tutar kendiyle konuşanın yüzüne, görülmeyen cevapları tutup çeker oltayla zihnin dibinden. Dostoyevski Petersburg’u örnek alır yazılarında. Aynasını da ondan bakarak oluşturmuştur.
Kullanılmaktan eskimiş, çok kişinin döktüğünü silmiş daha nice şehir vardır dünyada. Hepsinin kendi sesi, kendi siması gizlenir yüzeyin altında. Konuşurlar aralarında, insanlığın ortaya koyduğu bu komedik tragedya hakkında. Ağlar bazıları, bazıları güler. Giden günleri yad ederler.

