Umut

Uyandığımda saat sabah 7’ydi. Geceyle sabah arasında sıcaklık farkı çok. Uyanıyorum, soğuktan üşüyorum; içimi ısıtmak için yemek istiyorum, bulamıyorum. Öğlen oluyor, sıcaktan perişan oluyorum; enerji için su istiyorum, bulamıyorum. Anlamıyorum neden böyle olduğunu. Okulumdaki çoğu çocuk da böyle, coğrafyamızın çoğunluğu böyle. İsterdim ki, besin bulmak için bu kadar çaba sarf etmeyelim. Besin için hayatlarını kaybeden insanları artık görmek istemiyorum. Bir gün benim babamın da bu duruma düşeceğini düşünmek bile istemiyorum. Onu bizim için çalışırken gözlerindeki yorgunluğu görmek, annemin onun için endişelenirken dolan gözlerine bakmak içler acısı… Ben de isterim ki diğer ülkeler gibi olalım. Acaba nasıl geçinip, nasıl yiyecekler yiyorlar; merak ediyorum doğrusu. Eminim ki elindekilerle yetinmeyen insan sayısı çoktur. Ben ise burada her gün ufacık miktarda aynı besinle besleniyorum. Tabi buna beslenme denir mi? Açlığım her geçen gün artmakta. Tepeden düşen bir kartopu gibi yavaş yavaş büyüyor. Neden bir gün ibre tersine dönmüyor? Ben niye benle aynı türden olan bir canlıyla aynı yaşam standartlarında değilim? Bu mudur adaletin dünya? Çocukların güle oynaya yaşadığı bir dünyayı hiç görebilecek miyim?

Bütün bu düşünceler sadece okula hazırlanırken, 10 dakikada aklıma geldi. Düşüncelerde kayboluyorum. Açlığım galiba beni delirtmekle uğraşıyor. Okula yürüyerek gidiyorum, yaklaşık 3 kilometrelik bir yokuşu tırmanmak zorundayım. Yolun yarısında mataramdaki suyun çok azını içiyorum. Başka türlü hiçbir şekilde gün sonunda suyum kalmaz. Açlıktan dolayı dersleri anlayamıyorum, okulda zaten yemek yok, günde 2 öğünle yetiniyorum. Bazı günler 1 öğüne bile düşebiliyorum. Okuldan sonra akşam eve suyu ben getiriyorum. 1 saatlik su sırasına giriyorum, 1 saatin sonunda elde ettiğim sıvı da pek pak olmuyor. Geçen günlerde ağır hastalanan bir arkadaşımın hastalık sebebinin su zehirlenmesi olduğunu düşünüyorlar. Ya benim başıma gelseydi, ya da o arkadaşım hayatını kaybetseydi, ne olacaktı? Adaletin batsın dünya!

Akşam yemeğinde her zamanki öğünüm vardı: pirinç. İçinde olduğum bu durumu kanıksamak istiyordum, ama göz ardı edilebilecek bir olay değildi bu! Ama içimde hala bir umut vardı. Bu hayatta peşini bırakmayan şeylere alışman, onlarla yaşamayı öğrenmen lazım. Gece yatarken annemle babam yatağımın başına geldi, uykuya dalmadan önce vedalaştık. Onları gerçekten seviyorum. Ailemiz için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Hayatımın gerçeği bu olsa bile, huzurum kalmadığı anda bile annemlerin benim için yaptıklarını düşünüyorum. Kendimi aç ama umutlu hissediyorum. Umudumu kaybetmeyeceğim!

(Visited 5 times, 1 visits today)