Bir gün arkadaşımla buluşmaya gittim. Arkadaşım nasıl olduğumu ve günlerimi nasıl geçirdiğimi sordu. Ben de ona, o garip günümü anlatmaya başladım.
Her şey, o tuhaf ışığın pencereden içeri dolduğu anda başladı. Çok korkmuştum. Sonra bir baktım ki başka bir dünyaya ışınlanmışım. Orada bir sürü garip insan, hayvan ve bitki vardı. Bu dünyanın kokusu çileğe benziyordu ve havası nemliydi. Ayrıca hava çok sıcaktı. Etrafta yürümeye başladım. Burada sanırım insanlar, bir şeyleri parayla değil, eski yöntemlerde olduğu gibi takasla gerçekleştiriyordu. Bitkiler canlıydı ve yürüyebiliyordu. İnsanların konuşmaları ise Latince ve Türkçenin karışımı bir dildi. Dolayısıyla bazı cümleleri anlayamadım. Burası çok dostça, barışçıl ve güzel bir dünyaydı. Ayrıca teknolojisi de aşırı derecede gelişmişti.
Sonra buradan eski dünyama geçiş yolu aramaya başladım. O tuhaf ışık tekrar geldi ve sonunda beni dünyama gönderdi. Arkadaşıma bunları anlattım. Arkadaşım aşırı derecede etkilendi ve “Keşke bana da olsaydı.” dedi. Ama ben “Emin ol, istemezdin.” dedim. Sonra ikimiz de başka şeyler konuştuktan sonra tekrar evlerimize döndük. Bu konu hakkında araştırma yaptım. Hiçbir ize rastlayamayınca bu işin peşini bıraktım ve odama gidip yattım.