Gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk şey masmavi gökyüzündeki bulutlardı. Yakından biryerlerden denizin kıyıya vurmasını duyar gibiydim fakat bu çok garipti çünkü yaşadığım yerde deniz yoktu. Ayağa kalmam için çok yorgundum ama başardım. Ayağa kalktığımda bembeyaz kumların üstünde olduğumu gördüm. Arkama baktığımda kocaman bir orman ve daha önce hiç görmediğim tuhaf kuşlarla doluydu. Denize baktığımda tertemiz olduğunu gördüm. Suya yaklaştım. Su ne çok sıcak, ne çok soğuktu. Tam olması gerektiği gibiydi. Su o kadar berraktı ki suyun içindeki balıkları görebiliyordum. Neden veya nasıl burda olduğumu bilmiyordum fakat burası o kadar huzur vericiydi ki hiç gitmek istemiyordum… sonra birden burada benden başka bir insan olup olmadığını merak ettim. Etrafta bir insanın burada olduğuna dair hiçbir işaret yoktu. Ne bir ayak izi ne de bir barınak vardı. Başka bir ipucu bulmak için ormanın içine daldım. Sarmaşıklar bütün ormanı kaplamıştı ki yürümek neredeyse imkansızdı. Yanımda bir sürü ağaç vardı. Uzunluklarından ne kadar yaşlı olduklarını anlayabiliyordum. Şu ana kadar sadece kuşlar görmüştüm. Daha fazla bulmak için yukarı baktım. Ağaçların yaprakları kocamandı, ve bazıları birbirine değiyordu. Onların altında belki onlarca kuş dinleniyordu. Yukarı bakarken neredeyse düşüyordum. Önümde bir nehir vardı fakat fazla derin değildi, taşlara başaran geçtim. Nehrin öteki yakasına vardığımda bu sefer bir sarmaşıklar arasında atlayan maymunlar gördüm. Görebildiğim kadarıyla en az 20 tane olmalıydılar. Ellerinde bir çeşit meyve vardı ve çoğu onu yiyordu. O meyveyi bulmaya karar verdim. En sonunda beslenmem gerekecekti ve eğer maymunlar yiyebiliyorsa bende yiyebilirdim. Biraz aradıktan sonra çalıların arasındaki bodur bir ağacın meyvesi olduğunu gördüm. Biraz topladım. Bazılarını yemek için kenara ayırdıktan sonra meyvenin tadına baktım. Tadı ve hissiyatı elmaya benziyordu ama rengi maviydi ve tadı ekşi elma ve greyfurt arasındaydı. Tam bir ısırık daha alacakken bir maymun elimden kaptı ve hızlıca uzaklaştı. Bir an elime sadece elime baktım. Sonra maymunun uzaklaştığı yere bakıp gülmeye başladım. Gülerek ilerlemeye başladım. Çalıların dalları kollarımı kese kese ilerlemeye devam ederken güzel ve boş bir alan buldum. Buraya geçici barınağımı yapabilirdim. İleriden çalı çırpı toplamaya başladım. Topladığım dalları ve yaprakları kumsalın kenarına yığdım. Güneş yavaşça batmaya başlarken gökyüzü turuncu ve pembe tonlarına bürünmüştü. Her nefesimde deniz ve adada yetişen bitkilerin güzel ve ferah kokusu doluyordu. Barınağımı yapmaya başlarken önce daha ince dalları taban olarak yerleştirdim. Üzerine daha kalın, sağlam dalları yerleştirdim. Ağaçların ulaşabildiğim yerlerinden topladığım geniş ve büyük yaprakları barınağın tepesine yerleştirince, barınağım sonunda biraz şekillenmeye başladı. Rüzgâr hafifçe esiyor, içimi üşütüyordu. Hava gittikçe soğumaya başlamıştı. Barınağımın içine girdim ve ısınabilmek için önceden kenara ayırdığım en büyük yaprağın içine sokuldum. Göz kapaklarım gittikçe ağırlaşmaya başlamıştı. Uyumadan önce son gördüğüm şey ağaçların üstündeki kuşlardı.
Ada
(Visited 3 times, 1 visits today)
