“Hiçbir zaman beni dinlemiyorsun, hep kafana göre hareket ediyorsun!” diye sesimi yükselttim babama. Sustu. O sustukça, kelimeler ağzımdan, onları daha algılayamadan çıkmaya başladı.
“Ne bir babalık yaptığın var, ne de bir insanlık!” dediğimde, sinirden gözlerim dolmuş, ellerim titriyordu. Babam, söylediğim sözlerin etkisiyle beraber sıkıca gözlerini kapadı. Sustu.
“Kızlar, anneleri kadar affedici olmazlar baba. Bunu elbet bir gün anlayacaksın.” dedim. Kendimi sakinleştirmek için bir nefes aldım ama bir işe yaramadı. Babam yine susmayı tercih etti.
Aramızda derin bir sessizlik oluştuğunda, onun ne hissettiğini anlayabilmek için gözlerine baktım. Öfke? Kırgınlık? Pişmanlık? Üzüntü? Bunların hepsini eminim ki hissediyordu ama hiç dışa vurmuyordu.
Onun öylece susması öyle bir zoruma gitmişti ki ağzıma gelen bütün kelimeleri yutup sert adımlarla odama çıkmayı tercih ettim. Ne kendimi yoracak gücüm vardı ne de öyle bir olgunluğa sahip bir insandım. Ben odama çıktıktan birkaç dakika sonra kapı kapanma sesi geldi. Sanırım babam gitmişti. Umursamadım. Yatağımda yatmaya devam ettim.
Yatakta, ne kadar uyuyabilmek için çaba sarf etsem de gözüme bir türlü uyku girmiyordu. Kafamda söylediğim cümleler yankılanıyor, gözlerime her seferinde babamın yüzü geliyordu. Umursamamaya çalıştım. Kulaklıklarımı alıp kulağıma taktım ve elimin değdiği ilk şarkıyı açtım.
