Sabah saat beşde babamın uyandırmasına kalktım. “Hadi kalk, işe başlayacağız!” diye bağırdı babam. Hemen kalkıp üstümü giydim ve salona geldim. Tabii diğer insanşar gibi bizim kahvaltı yapacak bir koşulumuz yoktu. Hemen ailecek hazırlanıp çalışma alanına geldik.
Geldiğimizde babamın patronuyla karşılandık. “Erken geldiniz. Tebrik ediyorum.” dedi gururla. Ben ve kardeşim çaresizce başımızı sallayıp hemen işimize başladık. Hem uzun zamandır yemek yemememiz, hem de sabah yorgunluğu bana çok geliyordu. Her altmış yedi dakika kardeşimle ben kendimize on beş dakika ara veriyorduk. Kardeşime bana baktı ve “Abi, biz ne zaman doğru bir yemek yiyebileceğiz?” diye sordu. Ona sarılıp ağlamak istemiştim, ama kendimi tutup ona “Merak etme, bir gün çok güzel bir yemek yiyeceğiz.” dedim. Kardeşim ve ben de biliyorduk ki benim cümlem bir yalandı.
Saat on dokuzda işimiz bitmişti, eve yavaşça gidiyorduk. Eve vardığımızda kardeşimle ben üstümü değiştirirken babam ile annem hala iş kıyafetlerindeydi. “Baba, nereye gidiyorsunuz?” dedikten sonra babam bana yavaş bir şekilde dönüp “Yemek getireceğim size.” diye cevap verip annemle çıktı. Kardeşimle ben çok meraklı birileriydik ve anne ve babamızın nasıl yemek bulacağını merak etmiştik. Evden gizlice çıkıp yavaşça babamla annemi takip ettik. Babamla annem, bizim oranın merkezine geldiğinde bir banka oturup insanlara bir plastik bardak uzatıyordu. İnsanlar hiçbir şey demeyip gitmeleri çok garip gelmişti bana. Kardeşim “Annemler insanlara bardak mı dağıtıyor?” diye sordu bana. Bir cevap vermek istiyordum ama ben bile cevabını bilmiyordum. Babamları dikkatlice izlerken biri babamın elindeki bardağa beş dolar koydu. Ta ki O zaman benim kafama geldi babamla annemin ne yaptığı. Onlar, ben ve kardeşim beslenebilmesi için insanlardan dileniyordu. İçimdeki şaşkınlık hemen sinirle kaplanmıştı. Babamları umruna takmayan insanlara çok kızdım ama kendimi tuttum.
Annemin bizi görmesi çok uzun sürmemişti. Hemen yanınımıza gelip biza kızgın bir bakış attı. “Özür dileriz!” dedim korkuyla. Annem bize tam vuracakken babam durdurdu. Beş dolar bize beslenmek için yeterdi. Yakındaki bir markete girip hemen ekmek ile peynir aldık. Marketten çıkdıktan sonra eve yavaş yavaş dönüyorduk. Dönerken, babama dönüp “İşimiz bize para vermesi lazım değil mi?” diye sordum. Babam sadece başını sallayıp yoluna devam etti. O da biliyordu ki onun patronu ona hiç para vermediğini. Eve döndükten sonra hemen yemeğimizi yiyip kardeşimle birlikte yattık.
