Afrika’da Günlük Hayatım

Her zamanki gibi bir sabaha uyandım: İş, yorgunluk ve açlık… Fakat hayatta kalabilmek için çok çalışmalı, çöl fırtınalarına, susuzluğa ve açlığa dayanmalıydık.

Her sabah olduğu gibi, su almak için en yakın su kaynağı olan ve sadece yılın bu zamanı su tutan Cam Gölü’ne saatlerce yürüdük. Oraya vardığımızda elimizdeki kerpiç küplere suyu doldurduk ve dönüş yoluna çıktık. Dönüş yolunda şansımıza bir deve bulduk. Onu akşam yemeği için avladık ve yolumuza devam ettik. Ancak dönüş sırasında bir kum fırtınası başladı. Büyük bir çabayla kabilemize ulaştık.

Eşyalarımızı kulübelerimize bıraktıktan sonra yaklaşık yarım saat dinlendim; fırtına da o sırada dinmişti. Ardından arkadaşlarımla biraz ebelemece oynadık. Oyun bittiğinde evlerimize dağıldık. Hava kararmıştı ama kabilemiz çoktan ateşi yakmıştı. Hepimiz ateşin etrafında toplandık, ısındık, şarkılar söyledik ve avladığımız devenin etini pişirip yedik. Ne yazık ki kabilemiz yaklaşık 120 kişi olduğu için devenin etinden herkese sadece küçük bir parça düştü. Ne kadar uğraşırsak uğraşalım, her gece aç kalıyorduk.

Ama buna alışığız artık. Akşam olduğunda annem bana iyi geceler öpücüğünü verdi ve ben hemen uykuya daldım.

(Visited 1 times, 1 visits today)