AĞZI YANAN ALİ’NİN DERSİ

Ali, küçük bir kasabada yaşayan, güven dolu ve iyi niyetli bir gençti. Herkesle kolayca dost olur, kimse hakkında kötü düşünmezdi. Bir gün kasabaya yeni gelen bir tüccar, Ali’ye büyük bir yatırım fırsatı sundu. “Birlikte büyükbaş hayvancılığa girelim.” dediğinde Ali hayalindeki çiftliği kurma umuduyla yıllarca biriktirdiği tüm parasını bu işe yatırdı.

İlk başta her şey yolunda gibiydi. Ahırlar yapıldı, hayvanlar alındı, işler hızlıca ilerliyordu. Fakat birkaç ay sonra tüccar aniden ortadan kayboldu. Ne bir iz bıraktı ne de bir daha geri döndü. Ali, sadece parasını değil; insanlara olan güvenini de kaybetmişti.

Bu olay, Ali’nin dünyaya bakışını tamamen değiştirdi. Artık kimseye kolay kolay güvenmiyor, büyük hayaller kurmak yerine küçük ama sağlam adımlarla ilerliyordu. Kendi çabasıyla küçük bir çiftlik kurdu ve her şeyi kendi kontrolü altında yürütmeye başladı. Komşuları tekrar ortaklık teklif ettiğinde, uzun uzun düşündü, araştırdı, sorguladı. “Eskisi gibi saf değilim artık.” diyerek en küçük ayrıntıyı bile gözden geçirdi. Bir gün, herkesin güven duyduğu biri bile ortaklık teklif ettiğinde Ali yine hemen kabul etmedi. Aylarca düşündü, konuyu ehline danıştı ve ancak tamamen emin olduğunda adım attı.

Köy halkı onun bu kadar temkinli davranmasına önce anlam veremedi. “Eskiden böyle değildin,” diyenlere Ali sadece gülümseyip, “Sütten ağzım yandı bir kere, yoğurdu bile üfleyerek yerim artık.” diye cevap veriyordu. Yaşadığı acı tecrübe ona, sadece iyi niyetle değil; akılla, dikkatle de hareket etmenin gerekliliğini öğretmişti. Zamanla herkes onun ne kadar doğru yaptığını fark etti. Çünkü Ali, temkinli davranarak hem malını korudu hem de hayalini gerçekleştirdi.

(Visited 18 times, 1 visits today)