Altın Kapı

Her sabah olduğu gibi erkenden kalkmış, penceresinden dışarıya bakmıştı. Sokak aynıydı; kaldırım taşları, yer yer kurumuş ağaçlar, yoldan geçen aceleci insanlar… Her şey sıradan görünüyordu. Ama içindeki garip bir his, bugün bir şeylerin farklı olacağını söylüyordu.

Çantasını omzuna asıp dışarı adım attı. Havanın kokusu bile farklıydı. Nemli, hafif serin bir rüzgar esiyor, sanki ona bir sır fısıldıyordu. Yolun köşesine vardığında, gözleri önünde beliren manzaraya inanamadı.

Parlak, altın rengi bir kapı duruyordu orada. Daha önce görmediği, belki de hayal bile edemeyeceği bir şekilde ışıldıyordu. Çevresindeki dünya adeta silinmiş, yalnızca o kapı kalmış gibiydi. Etrafına bakındı. Sokakta kimse yoktu. Sanki zaman duruvermişti.

Kapıya doğru çekildiğini hissetti. Adımları onu düşünmeden ileriye taşıdı. Kapının üzerine yaklaştığında, üzerindeki işlemeleri fark etti. Ejderhalar, yıldızlar ve bilinmeyen bir dilde yazılmış semboller… Altından bir kulp vardı; dokunmaya korkuyordu ama aynı zamanda bu gizemin içine çekilmekten kendini alamıyordu.

Elini uzattı ve kulpu çevirdi. Kapı, hiç zorlanmadan sessizce açıldı. Önünde uzanan dünya, gerçeklikle hayalin birleştiği bir yer gibiydi. Gökyüzü mor ve turuncu karışımı bir renk almış, etrafta uçuşan parıltılı yaratıklar birer hayal ürünü gibi görünüyordu. Ağaçlar devasa boyutlardaydı, yapraklarının her biri bir mücevher gibi parlıyordu.

Birden, bir ses duydu. “Hoş geldin, yolcu. Senin için hazırlandık.” Ses, yumuşak ama güçlüydü. Etrafına bakındı ama kimseyi göremedi. “Kimsiniz?” diye sordu, sesi titrek.

Ses devam etti. “Ben bu dünyanın ruhuyum. Kapıyı seçtiğin için teşekkür ederim. Ama unutma, her seçim bir bedel taşır.”

Genç kızın aklı karışmıştı. “Ne bedeli? Neden buradayım?”

Ruh, altından bir ayna çıkardı. “Bu ayna sana kendini gösterecek. Korkularını, arzularını ve sınırlarını göreceksin. Geçmek istersen, yüreğinin cesaretine güven.”

Kız aynaya baktı. İlk başta sadece kendini gördü. Ama sonra görüntü değişti. Kendi hayatını, korkularını, hayal kırıklıklarını, umutlarını gördü. Aynadan akan görüntüler arasında bir sahne dikkatini çekti: Kendisi, büyük bir kütüphanede, yüzlerce insana bir şeyler anlatıyordu. İçindeki bir kıvılcım yandı.

“Geçiyorum,” dedi kararlı bir şekilde.

Ruh, tatmin olmuş bir şekilde konuştu. “O zaman yolculuk başlasın.”

Kapının diğer tarafına geçtiğinde, dünya bir anda değişti. Eski yol, eski okul, eski hayat arkada kalmıştı. Şimdi, önünde sınırsız bir macera duruyordu. Her şey başlamıştı ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

(Visited 15 times, 1 visits today)