Eğer benim anılarımdan oluşan bir şehir olsaydı, kesinlikle deniz kenarında olurdu. Yanında ise yol boyunca kimi zaman çakıllı kimi zaman ise asfaltlı bir bisiklet yolu olurdu.
Yol kenarı loş sokak lambaları ile aydınlatılmış, bazı lambalar ise ağaçların gölgelerinde saklanmış olurdu. Pasparlak ışıklarıyla süslü dondurmacılar ve az ilerisinde ise daha mütevazi binalarıyla samimi dondurmacılar olurdu. Sahil kenarındaki evlerin kimisi ahşaptan kimisi de betondan olurdu ama alakasız durmazlardı, birbirlerini tamamlarlardı. Bahçelerdeki süs köpekleri sokak köpeklerine kafa tutarlardı ama sokak köpekleri onları iplemezdi bile. Bunların hepsi buram buram yasemin kokan sokaklarda olurdu.
Şehirin iç kesimlerine geçtikçe sıra sıra mağazalar, yüksek binalar ve fazlaca alışveriş merkezi olurdu. Gece geç saatlere kadar açık olan bu mağazaların bulunduğu sokaklar hep canlı olurdu, hiç ışıklar sönmezdi. Ne zaman dışarı çıksan bir arkadaşını bulabiliyor olurdun.
Şehirin ortasında görkemli bir park olurdu. Güzel yeşilliklerinin yanında büyük bir bölümü de park oyuncakları olurdu. Zaten hiç anlam veremem oyuncaksız, boş parklara. Yeşilliklerin arasından da toplayıp anneme verebileceğim rengarenk çiçekler çıkardı. Güvercinler ise hep bu parkta onları kimin besleyeceğini bekler, yere serpiştirilen yemlere doğru uçuşurlardı. Küçük de bir göl olurdu parkın civarında. Gölü dut ağaçları çevrelemiş olurdu. Dutlar ne kadar elleri boyasa, üstleri kirletse de o güzel tadından dolayı herkesin uğrak noktası olurdu. Göldeki hayvanlar da aynı güvercinler gibi onlara verilecek yemi beklerler, bayat ekmek parçaları su ile buluştuğu gibi etrafına üşüşürlerdi. Yeşillikte ise bir voleybol filesi olurdu. Kenar çizgileri olmadığı için tartışmalara yol açardı ama oynanan oyunu daha da keyifli hale getirirdi.
Yakınlarda bir yüzme havuzu olurdu. Çeşitli su kaydıraklarının da olduğu bu havuzun kenarındaki büfeler her ne kadar pahalı olsa da çalışanlar kime ne içecek yapılacağını bilirdi. Yanındaki kırmızı şemsiyelerin altındaki plastik sandalyelerde oturulur, güneşin tepede olduğu saatin geçmesi beklenirdi. Havuz, sahil kadar güzel olmasa da insanın değişiklik yapma isteği için bire birdi.
Son olarak herkes birbirini tanırdı, yazları gece geç saatlere kadar voleybol oynanır ve sohbet edilirdi. Kışın ise kar yağdığında kardan adam yapılır ve içeride çayın yanında tadı damakta kalacak bir muhabbet dönerdi. Herkes birbirini severdi. Senin benim olmaz, herkes paylaşırdı. O yüksek apartmanlarda sahil kenarındaki evlerdeki kadar olmasa da bunların hepsine dikkat edilirdi. Sokak yasemin koksa da egzoz koksa da içindeki sıcaklık değişmezdi.
