ATAMLA BİR GÜN

Onu karşımda gördüğümde kalbim yerinden çıkacak sandım. Karşımda Atatürk duruyordu. Yüzünde, uzun bir zamandan sonra sanki bir ışık görmüş gibi yeni Türkiye’yi izleyen bir ifadeyle bana bakıyordu. O an ağzımdan tek bir kelime bile çıkmadı, daha doğrusu çıkamadı. Ancak onun ağzından kelimeler bir bir dökülmeye başladı. Bana cümlelerini sıralarken ben ağzım yarı açık bir şekilde onu izliyordum. Bunun bir rüya ya da hayal olduğunu düşünüyordum.

Sanki zihnimi okumuş gibi elini kaldırdı ve başımı okşadı. Bunu yaparken bana “Bunların hepsi gerçek, korkmana gerek yok.” demeye çalışıyor gibiydi. O an hala konuşamıyordum ama içimden gelen bir refleksle ona sarıldım. Elimi tuttu ve benden ona ülkeyi tanıtmamı, yeni halini, yeni sistemini ve genel durumunu anlatmamı istedi. Onun elini yavaşça tuttum ve onu vatanına, yani ait olduğu yere götürmeye koyuldum.

Ona Türkiye’nin mağazalarını, sokaklarını ve önemli yerlerini gezdirdim. Yüz ifadesi sürekli değişiyordu, bazen yüzü ekşiyor, bazen ise hayranlıkla hem bana hem de ülkesine bakıyordu. Akşam vakti olduğunda ikimiz de gezmekten yorulmuş, eski bir salıncağa oturmuş, yavaşça sallanıyorduk. O an hiç konuşmuyordu. Tahminimce sadece milletini izlemek istiyordu. Ben de ona eşlik ettim, sessizce Türkiye’yi seyrettim.

Gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başlamıştı ve uykuya daldım. Sabah uyandığımda Atatürk yoktu, fakat oturduğu yerde bir demet karanfil vardı. Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde, karanfili elime aldım ve dikkatlice inceledim. Eve gitmek için kalktığımda, karanfili tekrar bıraktığı yere koydum. Tekrar gelmesini istiyordum.

(Visited 16 times, 1 visits today)