Merhaba, ben Defne.
Yine haftasonlarından bir gün… Çünkü ödevlerimi bitirdim! Gerçekten çok yorulmuştum. Bu hafta diğerlerinden daha yoğundu nedense. Cumartesi sabahıydı, yani okulun açılmasına 1 buçuk gün vardı diyebiliriz.
Elimi yüzümü yıkayarak güne başladım. Aynaya baktığımda… Aman tanrım! Arkamda birinin yansımasını gördüm. Hemen sordum:
— Sen kimsin?
— Ben Atatürk, dedi çocuk.
Gözlerime inanamadım.
— Gerçekten mi? Ben de Defne! dedim heyecanla.
— Peki Atatürk, bu günü nerede geçirelim?
— Önce iş merkezine, sonra da acıkırsak bir şeyler yemeye gidelim, dedi.
Ben de heyecanla:
— Tamam o zaman! Annemden bizi götürmesini isterim, dedim.
Annemden izin aldım, Atatürk ile birlikte yola çıktık. Yolda büyüyünce ne olmak istediğimizi konuştuk. Biraz sohbet ettikten sonra alışveriş merkezine vardık. Önce ihtiyaçlarımızı aldık: İlkbahar olduğu için Atatürk kendine bot ve şemsiye aldı.
Sonra sıra isteklerimize geldi. Kendimize elektrikli scooter aldık çünkü yemekten sonra birlikte sürmek istiyorduk.
Biraz gezdikten sonra acıktığımızı fark ettik.
— Ne yiyelim? diye sordum Atatürk’e.
— Kuru fasulye ve pilav, dedi.
— Ben de hamburger alıp geleyim, bu masada buluşuruz, dedim.
Siparişlerimizi bekledik. Yaklaşık 10 dakika sonra yemekler geldi. Masada buluştuk, yemeklerimizi yerken sohbet ettik. Saat öğleden sonra 6 olmuştu.
— Hadi, yeni aldığımız scooterları sürelim mi? dedi Atatürk.
— Tabii ki! dedim heyecanla.
Yakındaki bir parka gittik. Parkta scooterlarımızla birkaç hareket gösterdik. Saat 7 buçuk olduğunda eve dönmeden önce bir tatlı aldık: Trabzon çikolatası. Eve dönünce onu afiyetle yedik.
Saat 9 olduğunda biraz oyun oynadık, 10’da ödevlerimizi yaptık. 11’de ise artık uyuma vaktiydi. Uyumadan önce birbirimize korku hikâyeleri anlattık. Atatürk bu gece bize misafir olacaktı.
Sabah olunca Atatürk’ün evine gitmesi gerekiyordu. Gittiğinde çok üzüldüm.
Ama o günü…
Hiç unutmadım.
