Bu sabah kalktım ve heyecanla hemen dışarı çıktım. Çünkü bugün, dünyaca ünlü sporcuların katıldığı bir yarışmaya gidiyordum. Mutluluktan havalara uçacak gibiydim. Annem ve babamla yemeğimizi yedikten sonra hemen arabaya binip müsabakaların yapılacağı yere doğru yola koyulduk.
Gideceğimiz yer Paris’ti. Orayı daha önce hiç görmemiştim ama çok güzel bir şehir olduğunu duymuştum. Birkaç saatin ardından Paris’e vardık. Yarışma için yarını beklemem gerekiyordu. Bunu duyunca ilk başta biraz üzüldüm ama sonra Paris’i gezebileceğim aklıma geldi.
Tam bir dükkâna bakacaktım ki ne göreyim! En sevdiğim sporcu şu an karşımda duruyordu. İlk başta ne diyeceğimi bilemedim. Daha bu olayın şokunu atlatamamışken sporcunun cebinden cüzdanı düştü ve kimse fark etmedi. Ona doğru gitmek üzereyken arabasına yöneldiğini fark ettim. Saniyelerle yarışıyordum. “Keşke bir mucize olsa!” dediğim anda çoktan gitmişti. Başaramamıştım.
Bu cüzdanla ne yapacağımı bilemedim. Polise mi verseydim yoksa doğrudan kendisine mi götürmeliydim? Ben kendim vermeyi seçtim çünkü cüzdanda çok fazla para vardı ve belki biri o parayı almaya çalışabilirdi. Bu yüzden müsabakayı beklemeye karar verdim.
Müsabaka alanına vardığımda önce onu aradım ama bulamadım. Umutsuzlanmaya başlamıştım ki bir anda onu gördüm ve hemen yanına gittim. Ona bütün bu olanları anlattım. Bana teşekkür etti ve birlikte fotoğraf çekilmemizi teklif etti. Ben de memnuniyetle kabul ettim.
Hem en sevdiğim sporcu ile tanışmış oldum hem de müsabakayı doya doya izledim.
