Çocukluğumdan beri basketbolun topun potaya değdiği andan çok daha fazlası olduğuna inanmışımdır. O, insanın kendini ifade etme şeklidir adeta, sahada dans eden bedenlerin şiiridir. İşte bu inançla, bu büyülü dünyanın kapılarını daha geniş kitlelere açmak ve gizli kalmış yetenekleri keşfetmek amacıyla bir basketbol yetenek yarışması düzenlemeye karar verdim. Amacım sadece en iyi şutörü veya en hızlı dribblingi bulmak değil, aynı zamanda bu spora gönül veren herkesin hikayesine bir sahne sunmaktı.Özellikle sosyal medya üzerinden yaydığımız çağrı, çok büyük ilgi gördü. Basketbol sevgisinin, yaş, cinsiyet ve meslek tanımaksızın ne kadar güçlü bir bağ oluşturabileceğini henüz organizasyon başlamadan hissetmeye başlamıştım.
Yarışma günü geldiğinde, salonun enerjisi gerçekten nefes kesiciydi. Elimizdeki pr güç sayesinde Ankara’nın en büyük sahasını ayarlamıştık .Sahanın bir ucunda, forması ütülü, gözlerinde heyecan ve korku barındıran genç lise öğrencileri duruyordu. Diğer yanda, belki ofiste geçirdiği yılların yorgunluğunu atmak isteyen ama top eline değdiğinde yeniden on sekizine dönen abilerim ablalarım vardı. Her biri kendi hikayesini, kendi hayallerini taşıyordu içinde. İlk dikkatimi çeken, fiziksel özellikleri “ideal basketbolcu” tipine uymayan bir genç oldu. Kısa boyluydu, ancak top sürme becerisi ve sahaya olan hakimiyeti, izleyen herkesi kendine hayran bıraktı. Onun performansı, basketbolun sadece uzun boyluların sporu olmadığının kanıtıydı. Bir diğer unutulmaz an, ellili yaşlarında bir amcanın serbest atış çizgisinden yaptığı art arda isabetli şutlardı. Seyirciler, her basketten sonra amcayı bütün nefesleriyle destekliyolardı. Yanına gidip tebrik ettiğimde, “Bu benim çocukluk hayalimdi, bugün burada gerçekleştirdim,” dedi . Bu, yarışmanın kazananı ya da kaybedeni olmadığını, her katılımcının kendi içinde bir zafer kazandığını anlamamı sağladı.
Bu yetenek yarışması, bana basketbolun evrensel dilini bir kez daha hatırlattı. Sadece bir spor değil, birleştirici bir güç, insanlara kendini ifade etme ve içlerindeki tutkuyu dışa vurma fırsatı sunan bir araçtı. Kazananı belli olsa da, asıl kazanan, orada bulunan herkesin paylaştığı o samimi duygular, birbirine destek olan alkışlar ve yeni başlayan dostluklardı. Yarışma sona erdiğinde, insanların birbirine sarıldığını, telefon numaralarını değiştirdiğini görmek, bu deneyimin bir yarışmadan çok daha öteye geçtiğini gösteriyordu. Bu tecrübe, bana her sokak arasında, her mahalle sahasında, içinde keşfedilmeyi bekleyen bir cevher olabileceğini öğretti. Bir sonraki yarışma için plan yapmaya çoktan başladım bile, çünkü biliyorum ki bu büyülü dünyada daha keşfedilecek çok hikâye, yetiştirilecek çok yetenek var. Basketbol, bir kez daha, sadece bir oyun olmanın çok ötesine geçmişti.en sevdiğim spor beni yine şaşırtmamıştı.
