BENİM ŞEHRİM

İlk olarak şehrimin Almanya’da olmasını isterdim çünkü Almanya’nın ekonomisi güçlü ve büyüklüğü çok etkileyici. Bu nedenle, şehrimi Almanya’da kurmak, büyüme ve gelişme açısından çok avantajlı olurdu.

Şehrimde ırkçılık kesinlikle yer almazdı. Almanya’nın yarısını kaplayacak kadar büyük olmasına rağmen, şehrim bağımsız bir şehir olurdu, yani kendi başına bir ülke gibi. Burada okullar altı saatlik sürelerle olurdu, yazılılar yerine ise sadece eğlenceli ve öğretici aktiviteler yapılırdı. Ayrıca, takdir, teşekkür veya karne gibi kavramlar yoktu. Devamsızlık oranı fazla olan okullar ise bir saat daha uzun süre ders yapardı.

İnsanların çalışma saati dört saat olurdu çünkü anne babalar çocuklarını nöbete bırakmadan alabilsinler diye daha esnek bir sistem uygulanırdı. İnsanlar, Türkiye gibi misafirperver olurlar ve olumsuz davrananlar, şehirden atılabilirdi. Ayrıca, herkesin kıyafetlerinde bir puanlama sistemi olurdu. Eğer biri kötülük yaparsa, puanı eksilir; iyi bir şey yaparsa, artardı.

Benim şehrimi ben yönettiğim için, Güney Kore’deki gibi katı kurallar olmazdı. Mesela, heykelimin arkasından fotoğraf çeken biri idam edilmezdi ve idam gibi bir uygulama kesinlikle şehrimde bulunmazdı. Şehrim, savaş karşıtı çok güvenli bir yer olurdu. Savaş durumunda, tüm şehrin üstünü kaplayacak metrelik demir kapılar kapanır, böylece güvenlik sağlanırdı.

(Visited 15 times, 1 visits today)