Hepimiz bir şekilde eğitim sisteminin içinde yer aldık ya da hâlâ bir yerindeyiz. Peki hiç düşündünüz mü, eğitimde asıl odak noktası ne olmalı? Teorik bilgi mi yoksa pratik beceriler mi? Cevap aslında siyah ya da beyaz değil; ama gelin, biraz yakından bakalım.
Öncelikle teorik bilgi, bize bir alanın temelini verir. Mesela bir doktorun, insan anatomisini öğrenmeden ameliyat yapması mümkün mü? Ya da bir mühendis, fizik kurallarını bilmeden köprü inşa edebilir mi? Teori, bize bir düşünce sistemi kazandırır; olaylara yaklaşırken doğru soruları sormamızı sağlar. Yani temeli sağlam olmayan bir bina gibi, sadece pratikle ilerlemek çoğu zaman yetersiz kalabilir.
Ama işin sadece teoride kalması da ayrı bir sıkıntı. Kaçımız okulda öğrendiğimiz matematik formüllerini, gerçek hayatta nasıl kullanacağımızı bilerek mezun olduk? Kaçımız iş hayatında “Keşke üniversitede biraz da uygulama yapsaydık.” dedik? Pratik beceriler, öğrendiğimizi hayata geçirme gücüdür. Sadece kitap okuyarak araba kullanmayı öğrenemeyiz, değil mi?
İdeal olan bu ikisinin bir dengede olması. Öğrenciye hem konunun temelini öğretmeli hem de bunu gerçek hayatta nasıl kullanacağını göstermeliyiz. Özellikle günümüz dünyasında, bilgiye ulaşmak kolay ama onu doğru kullanmak daha değerli. Bu yüzden eğitim sistemleri artık proje temelli öğrenme, staj imkânları, vaka analizleri gibi yöntemlere daha çok yer veriyor.
Sonuç olarak teorik bilgi ve pratik beceriler bir elmanın iki yarısı gibi. Biri olmadan diğerinin tadı eksik kalıyor. Ama bana “Birini seçecek olsan hangisini seçerdin?” derseniz, pratik derim. Çünkü teori öğrenilir ama deneyim zamanla kazanılır ve unutulmaz.
