Tarihte bir karakterle bir gün geçirme şansım olsaydı, bu kişi kesinlikle Leonardo da Vinci olurdu. Onunla bir gün geçirmek, zamanda yolculuk yapmak gibi olurdu. Sabah Floransa’nın dar sokaklarında yürüyerek başlardık güne. Leonardo, her taşın, her gölgenin ardında bir hikâye olduğunu anlatırdı bana. Her köşe başında durur, defterinden çizimler gösterirdi. Bir an bir uçan makine, bir an sonra bir anatomi çizimi… Her biri ayrı bir dehanın ürünü.
Öğleye doğru atölyesine giderdik. Ortalık boyalar, fırçalar, tahtalar ve aletlerle dolu… Bir tablo üzerinde çalışıyordur belki. Fırçayı bana da verir, “Denemek ister misin?” derdi. Ben de titreyen ellerle birkaç fırça darbesi atardım tuvale. Arada bir, hayal ettiği icatları anlatırdı bana. Uçan makinelerden, su altı araçlarından bahsederken gözleri ışıldardı. “İnsan hayal ettiğini gerçekleştirebilir” derdi.
Akşamüstü Arno Nehri kıyısında oturup sohbet ederdik. Sanatı, bilimi, hayatı konuşurduk. Onun yanında olmak, sadece bir günü değil, belki de tüm hayatı değiştirecek bir deneyim olurdu. Günün sonunda vedalaşırken, bana el yazısıyla küçük bir not verirdi: “Sorgulamaktan asla vazgeçme.” İşte o gün, hem zamansız hem de unutulmaz bir gün olurdu.
