Güne her zamanki gibi erken başladım, henüz hava aydınlanmamıştı. Yatağımdan kalktım perdeyi yana itip evden çıktım, aslında ev dediğime bakmayın gecekondu gibi birşey ama olsun sonuç olarak geceleri başımı sokacağım bir alanım var, hiç olmamasından iyidir. Saat daha çok erkendi o yüzden etrafta pek ses yoktu.
Dışarıya adımımı attığımda toprağın soğukluğu beni üşüttü fakat ayağıma giyebileceğim hiç birşey yoktu. Dışarıda biraz dolandım yiyecek birşeyler bulmaya çalıştım. Biraz su bulabilmek için yola çıktım, su kuyusuna yürümek çok uzun sürüyor, zaman alıyor fakat başka çaremiz yok. Daha kuyuya varamadan hava aydınlanmaya başlamıştı. İnsanlar yavaş yavaş uyanıyordu artık. Zaten burada genellikle herkes erken saatte kalkar çünkü açlık bizi çok zorlar, uykumuzdan uyandırır ve uyanan herkes bir daha kolay kolay uyuyamaz o yüzden güne erken başlarız. Güneş artık tepeye yaklaşıyordu, eve dönme vakti gelmişti bu sıcağa dayanılmıyordu fakat kuyunun önünde çok sıra olduğu için uzun sürüyordu. Bir süre bekledikten sonra az da olsa bir miktar su alıp eve dönüş yoluna geçtim, güneşin yakıcı sıcağı altında uzun bir süre yürüdüm. Eve girdiğimde herkes uyanmıştı, suyu anneme verdim ve dikkatlice herkese eşit bir şekilde paylaştırdı, bir damlasını bile ziyan etmemeye çalışıyoruz çünkü o bir damla su bizim için çok önemli. Anneme biraz umutsuz bir şekilde sordum “Bugün yemek olacak mı?” annem önce yüzüme pişman bir şekilde baktı sonra kafasını yere çevirdi biraz kısık ve pişman bir ses tonuyla “Maalesef” dedi. Üzgün bir şekilde evden çıktım ve dışarda arkadaşlarımı gördüm yanlarına gittim. Sohbet ediyorduk fakat tahmin edeceğiniz üzere sürekli ya açlıktan bahsederdik ya da susuzluktan. Ama bazen düşünürdük, hayal kurardık acaba bir gün açlık çekmediğimiz, ne zaman istersek su içebileceğimiz bir yerde yaşayabilecek miydik? Belki bundan 5 sene ve ya 10 sene sonra çok güzel hayatlarımız olacak tabi eğer yaşamımız sona ermezse. Akşam vakti yaklaşıyordu, açlıktan karnım gurulduyordu, tam olarak 27 saattir birşey yemiyordum ta ki annem yanıma gelip aşırı mutlu bir ses tonuyla adımı söyleyene kadar. Yanımda arkadaşlarım vardı o yüzden annem birşey diyemedi eve çağırdı, zaten yüzündeki mutluluktan anlaşılıyordu ama yinede söylemesi ayıp olurdu. Dışarda kardeşlerim gezerken bir kaç tane meyve bulup eve getirmişler, sonunda yemek yiyebilecektim, çok mutluydum. Meyvelerin üstü biraz kirliydi hemen tişörtüme sildim ve yavaşça bir ısırık aldım. O anki mutluluğum kelimelerle anlatılamazdı. Karnımız tabii ki doymadı ama yemek yiyebilmiştik. Hava artık zifiri karanlık oldu herkes evlere çekildi.
Kafamı yere koydum uzandım, gökyüzündeki yıldızları izlerken her gece olduğu gibi hayal kurdum. Benim bir günüm böyle geçiyor işte. Yiyecek yemeğimiz yoktu ama hep birlikteydik, içecek bir damla suyumuz yoktu ama mutluyduk.
