1920’li yıllarda, Fransa’da Luna adında küçük bir kız yaşarmış. Luna, şaka yapmayı çok severmiş. İlk şakasını oyuncaklarına yapmış. Sonra annesine, ardından babasına, komşusunun kızına ve hatta kedisine bile şaka yapmış.
Bir gün yaptığı şakalar, kasabasında o kadar çok konuşulmuş ki haberlere bile çıkmış. Luna hiç bu kadar mutlu olmamış. Çünkü insanlara şaka yaptığında, herkesin çok mutlu olduğunu sanıyormuş.
Luna artık sürekli şaka yapmaya başlamış. 1. gün, 2. gün, 3. gün, 4. gün derken günlerce devam etmiş. Ama zamanla işler değişmiş…
Kasabadaki insanlar artık şakalarına gülmemeye başlamış. Komşusunun kızı, “O hep şaka yapıyor,” diyerek onunla oynamak istememiş. Kedisi bile Luna’ya arkasını dönüyormuş. Annesi ve babası ise sadece kızlarını üzmemek için “Ha ha ha!” diyerek gülüyormuş ama içlerinden hiç gülmüyorlarmış.
Luna bu duruma çok üzülmüş. “Madem kimse gülmüyor, o zaman ben de sadece oyuncaklarıma şaka yaparım,” demiş. Günlerce yine 1, 2, 3, 4, 5… diye devam etmiş ama sonunda sıkılmış.
Bir gün, “Artık sadece bir gün belirleyeceğim ve sadece o gün şaka yapacağım,” demiş.
Ve işte o gün, 1 Nisan olmuş!
