Bir Pazar Günü

Normal bir pazar günüydü aşağıya inmiş, fırından kendim için birkaç şey alacaktım. Yani sadece bunu yapacağımı sanıyordum. Havanın hafif esintisi yüzüme vururken içim huzurla doldu. Fırına adımımı attığımda, orada duran üste büyük bir samimiyetle beni bekliyordu. Bu şehre geleli çok olmamıştı fakat kısa bir sürede mahalledeki çoğu kişiyle samimiyetimi kurabilmiştim. Tam Hasan ustadan isteyeceklerimi isteyecektim ki cebimdeki telefonumun titremesiyle Hasan ustaya “Bir dakika ustam.” dedim. Cebimden telefonumu çıkardığımdaysa üzerinde yazan isim çok şaşırtmamıştı. Arayan kişi annemdi. Yanlarından ayrıldığım ve başka bir şehre taşındığım günden beri her gün bıkmadan beni arıyordu. Öyle ki ben de her seferinde bıkmadan cevap veriyordum. Annemi daha fazla bekletmemek adına hızla telefonu açıp kulağıma götürdüm. “Efendim.” dedim sıcacık bir tonla. “Annecim.” dedi uzatarak. “Nasılsın, ne yaptın?” diye sordu sonrasında. “İyiyim annecim ne yapayım, fırına geldim bir şeyler alacağın şimdi.” diyerek sorularını cevapladım. “Sen nasılsın?” diye sordum ben de. “İyiyim annecim. Oturuyoruz babanla.” dediğinde “İyi.” dedim sadece. Sonrası uzun bir sessizlik. “Annecim geri dönsen?” dedi annem sessizliği bozarak. Yine başlamıştık. “Anne, biliyorsun, istemiyorum.” Bıktığım sesimin her tonundan belliydi.

“Ama çok özlüyorum.” dedi hüzün dolu bir sesle. Dayanamadım. “Ben de sizi özlüyorum annem. En yakın zamanda geleceğim ziyarete, merak etme.” dedim içini rahatlatmak için.

“İyi bakalım. Neyse tutmayayım seni kızım. Görüşürüz.” dedi ve telefonu kapattık. Artık sonunda Hasan ustaya dönebilmiştim.

”Ustam bana bir beyaz ekmek, ve iki tane poğaça verebilir misin?” dedim güler yüzle.

“Tabii Ela Hanım.” dedi benden farksız bir şekilde. İstediklerimi poşete koyduktan sonra bana uzattı ve onları ödedikten sonra fırından çıktım.

Dışarıya çıkmamın ikinci veya üçüncü saniyesi bana bakan çift gözle olduğum yerde kaldım. Onu karşımda gördüğümde kalbim yerinden çıkacak sandım. Çünkü bu kişi, eski şehrimi terk etmemin tek sebebiydi.

“Ela?” dedi hem şaşkınlık hem de pişmanlıkla dolu bir sesle. “Timur.” dedim onun aksine duygu barındırmayan bir ses tonuyla.

“Sen… sen ne yapıyorsun burada?” diye sordu tek kaşını kaldırarak. “Seni ne ilgilendirir?” dedim soğuk bir tonla.

“Doğru ilgilendirmez.” dedi derin bir nefes aldıktan sonra.

Konuşmanın bittiğini umup yanından geçecekken kolumdan tutup beni durdurmasıyla bir anlık affalasam da bozuntuya vermedim.

“Özür dilerim.” dedi son bir kez daha.
“Dileme. Önemi yok.” dedim karşımdaki yabancıya son kez.

(Visited 17 times, 1 visits today)