Bireylerin Ahlaki Değerlerinin Oluşumu

Ahlâkî değerler, bireylerin doğru ve yanlışı ayırt etmesine yardımcı olan, toplum içinde kabul gören kurallar bütünüdür. Ancak bu değerlerin nasıl oluştuğu konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Kimileri ahlâkî değerlerin bireyin kendi deneyimleri yoluyla şekillendiğini savunurken, kimileri de toplumun dayatmaları sonucu oluştuğunu öne sürmektedir. Aslında, bireylerin ahlâkî değerlerini oluşturma süreci hem kişisel deneyimlerden hem de toplumsal etkilerden beslenir
Öncelikle, bireylerin kendi deneyimleri yoluyla ahlâkî değerler geliştirdiği fikir, insanı kendi patikasını çizmeye iter. Bu fikir, doğası gereği çevresini gözlemleyerek ve deneyimleyerek öğrenir. Küçük yaşlardan itibaren yaptığı hatalardan ders çıkarır ve edindiği bilgiler doğrultusunda davranışlarını şekillendirir. Bence insanlar bu fikri geliştirirse, öğrenme veya yaşadığı bazı durumlardan çıkardığı dersleri bütün hayatı boyunca kullanabilir. Ayrıca insan bu deneyimlerin içinden bizzat kendisi geçtiği için böyle durumlardan bir şeyler öğrenebilmesinin ihtimali çok yüksektir.
Tarih boyunca da pek çok birey, kendi deneyimleri sonucunda ahlâkî değerlerini oluşturmuştur. Mesela, Mahatma Gandhi, şiddetsiz direniş felsefesini, yaşadığı adaletsizliklere karşı verdiği mücadeleler sonucunda geliştirmiştir. Benzer şekilde, Martin Luther King Jr. ırkçılıkla mücadele ederken eşitlik ve adalet değerlerini deneyimleriyle güçlendirmiştir. Anne Frank ise zor koşullarda insan sevgisi ve umut gibi değerleri benimsemiştir. Bu örnekler, bireylerin yaşadıkları olaylardan ders çıkararak ahlâkî değerlerini şekillendirebileceğini gösterir.

Bu durumun günlük hayattan örnekleri ise, bir çocuk arkadaşına yalan söylediğinde bunun sonucunda güven kaybı yaşadığını fark ederse, dürüstlüğün önemli bir ahlâkî değer olduğunu öğrenebilir. Aynı şekilde, bir birey yardımseverliğin ve paylaşmanın insanlar arasındaki ilişkileri güçlendirdiğini deneyimlediğinde bu değerleri benimseyebilir. Bu durum, bireyin doğrudan yaşadığı olaylar ve bunlardan çıkardığı derslerle ahlâkî değerlerini şekillendirdiğini gösterir.
Diğer fikir ise, toplumun bireylere dayattığı ahlâkî değerlerdir. Aile, okul, din, hukuk ve kültürel değerler bireylerin ahlâk anlayışını önemli ölçüde etkiler. Örneğin, bir toplumda dürüstlük ve saygı temel değerler olarak kabul ediliyorsa, o toplumda büyüyen bireyler de bu değerlere uyum sağlama eğiliminde olacaktır. Toplum, bireylerin ahlâkî kurallara uyması için ödüllendirme ve cezalandırma olur. Toplumsal dışlanma, yasalar ya da dini kurallar bireylerin ahlâkî davranışlarını yönlendiren unsurlar arasındadır. Bu yüzden, bireyin kendi içsel deneyimlerinden çok, toplumun sunduğu fikirler ahlâk anlayışını belirleyebilir.
Tarih boyunca toplumların bireylere dayattığı ahlâkî değerlere de birçok örnek verilebilir. Örneğin, Orta Çağ Avrupa’sında kilisenin belirlediği dini kurallar, toplumun ahlak anlayışını yönlendirmiştir ve bireyler bu kurallara uymak zorunda bırakılmıştır. Japon kültüründe ise geleneksel olarak aileye bağlılık ve itaat büyük önem taşımaktadır ve bireyler, toplumsal kabul görmek için bu değerlere uymaya teşvik edilmiştir. Ayrıca, Güney Afrika’da Apartheid döneminde toplumun belirlediği ırk ayrımcılığı sistemi, bireylere bir ahlaki fikir olarak sunulmuş ve buna uyulması beklenmiştir. Bu örnekler, toplumun bireyler üzerindeki güçlü ahlâkî etkisini göstermektedir.
Kısacası, bireylerin ahlaki değerleri hem kendi deneyimleri hem de toplumsal dayatmaların etkisiyle şekillenir. Kişisel deneyimler, bireyin olayları değerlendirme biçimini ve ahlaki yargılarını geliştirirken; toplum, bireylere belirli değerleri benimseterek ortak bir ahlak anlayışı oluşturur. Dolayısıyla, bireyin ahlâkî değerleri, hem kişisel hem de toplumsal etkileşimlerin bir ürünüdür. Ancak bu fikirlerden birini seçecek olsam, ahlâkî değerlerini kendi deneyimlerim yoluyla oluşturmayı tercih ederdim.

(Visited 19 times, 1 visits today)