“İnsan özgür doğar ama her yerde zincire vurulmuştur.” diyen Jean-Jacques Rousseau ile “Özgürlük, insanın kendine karşı sorumluluk alabilmesidir.” diyen Nietzsche’nin sözleri ilk bakışta çelişiyor gibi görünse de aslında birbirini tamamlıyor.
Jean-Jacques Rousseau diyor ki: “İnsan özgür doğar.” Evet, çünkü doğduğunda seni hiçbir şey kısıtlamaz; ne istersen o senin sorumluluğun olur. Ancak insan hayatın birçok yerinde zincirlenmiştir çünkü sahip olduğu bütün sorumluluklar kendi isteğiyle seçtiği sorumluluklar değildir.
Nietzsche ise “Özgürlük, insanın kendine karşı sorumluluk alabilmesidir.” demiştir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, çoğu zaman sorumluluklarımızı kendimize karşı değil, başkalarına karşı üstlenmemizdir. Bu durum da insanı hayatın birçok yerinde zincirler ve özgürlüğünü kısıtlar. Bu zincirler, zamanla insanın akıl sağlığını zorlayabilir ve kişinin kendini tutsak hissetmesine yol açabilir.
Peki, insanlar bu durumdan nasıl kurtulabilir?
İnsanların bazı durumlarda ağırbaşlı olmaları, hangi sorumlulukların gerçekten kendilerine ait olduğunu fark etmeleri gerekir. Bazen bazı sorumluluklardan kurtulmak için çaba göstermelidirler. Örneğin, tenis oynamazsan idmana gitme sorumluluğun da olmaz. Fakat bazı sorumlulukları ise kabullenmek yani benimsemek gerekir. Bu sayede kişi, o sorumluluğu kendi isteğiyle seçmiş gibi hisseder ve bu denge, onu özgürleştirir.
Sonuç olarak, Nietzsche’nin dediği gibi özgürlük, insanın kendi sorumluluğunu alabilmesidir.
Ve Rousseau’nun dediği gibi, insan hayatın birçok yerinde istemediği sorumluluklar tarafından zincire vurulmuştur.
Ama Nietzsche’nin bakış açısından, insanın kendi isteğiyle seçtiği sorumluluklar onun özgürlüğünün ta kendisidir.
