Klasik bir pazar sabahına uyanmıştım. Her şey gayet normal gidiyordu. Yüzümü yıkadım, üstümü değiştirdim ve ailemle birlikte kahvaltı masasına oturdum. Tam yemeğimi yemeye başlayacaktım ki odamdan bir ses geldi. Telefonum çalıyordu. Gidip açtım, arayan kişi en yakın arkadaşım Defne idi. Daha hal hatır bile sormadan bağırarak üniversite kabulleri açıklanmış dedi. O an sanki kalbim duracakmış gibi hissettim. Üç ay süren stresli bekleyiş bitmişti ve birkaç dakika sonra bir kabul mektubu kaderimi belirleyecekti. Derin bir nefes aldım ve Defne’ye teşekkür edip ona hemen geri döneceğime dair söz verdikten sonra telefonu kapattım. Koşarak ailemin yanına gittim.
Annem odamdan gelen bağırışmaları duymuştu ve nedenini sordu. Ona olanları anlattığımda o da çok heyecanlandı. Nefes nefese masaya oturdum ve yavaşça üniversitenin tarayıcısını açtım. İşte her şeyi belirliyicek olan o link, parmağımın ucundaydı. Bir anlık kararla hemen linke bastım, hepimizin kalbi ağzındaydı. Ve işte beklenen o an gelmişti, link açılmıştı ve okuldan kabul almıştım, hemde tam burslu! Sevinçten evde çığlıklar atmaya başladım. Herkes çok mutludu, hemen dayımı ve halalarımı arayıp onlarla da bu güzel haberi paylaştık. Ardından yarım kalan kahvaltımızı bitirip annemle birlikte bir kutlama alışverişine çıktık. Rüya gibi bir günün ardından sıra sıkıcı evrak işlerine gelmişti. Okula kayıt işlemlerini de akşam babamla hallettik ve Defne’ye geri dönmediğim aklıma geldi. Hemen onunla da konuştum. Çok mutlu oldu, tabii Türkiye’den gideceğim ve İngiltere’ye taşınacağımı duyduğu için biraz da üzülmüştü. Yine de beni tebrik etti ve bana inandığını söyledi.
Yatağıma yattım ve sadece bir gün içinde hayatımın nasıl bu kadar değişebileceğini ve bundan sonra beni nelerin beklediğini düşündüm. Acaba üniversite nasıl bir yerdi? Oradaki kültür farklılığına alışabilecek miydim? Arkadaş edinmek zor muydu? Aklımdan bin bir türlü soru geçip giderken günün yorgunluğuyla sızıp kaldım. Bugün ya en güzel günüm ya da en kötü günüm olacaktı. Neyse ki ilki gerçekleşti. Sabah yıllardır gösterdiğim emeğin karşılığını sonunda almış olmanın mutluluğuyla uyandım. Bence yeterince çalışmıştım ve artık biraz tatil yapmanın vakti gelmişti.

