Cem Karaca

Bir gece, rüyamda ıssız bucaksız yerlerde dolaşıyordum. Bir de ne göreyim! Karşımda dimdik duran Cem Karaca ve onun gözlerine baka kalmış hâlimle ben…
“Yanıma gel! Yanıma gel!” diyordu. Ben ise o anki şaşkınlığımla ne dediğini bile duymuyordum.

Bir anda onun yanındaydım. İnanamıyordum. “Nasılsın?” dedi. Ne diyeceğimi bilemedim. Küçük bir mırıltıyla, “İyiyim,” diyebildim.

Ona sormak istediğim o kadar çok soru vardı ki… İlk olarak hangisinden başlasam diye düşünüyordum.
Derken, arkamızdan Cem Karaca’nın yazmış olduğu “Ceviz Ağacı” şarkısı çalmaya başladı. Kendisi haykırarak söylüyordu, ben de ona eşlik ettim. Hazır sıcak bir ortam oluşmuşken, araya sormak istediğim soruları sıkıştırmak istedim. Şarkının üstüne iyi gideceğini düşündüğüm soruyu sordum: ”Ceviz Ağacı” şarkısının hikâyesi nedir?”

Bu sorumu büyük bir sevinç ve kahkaha ile karşıladı.
“Hay hay…” dedi ve anlatmaya başladı. Ben ise hiçbir şey söylemeden, yüzümde küçük bir gülümsemeyle pür dikkat dinliyordum.

“Bir gün, kız arkadaşımla Gülhane Parkı’nda buluşmayı planlıyorduk. O sırada, bir suç nedeniyle dört bir yanda beni arayan polisler, kız arkadaşıma ‘Onunla nerede buluşacaksınız?’ demişler. Ben parka erken gelmiştim. Bana pusu kurulduğunun farkındaydım. Hemen orada gördüğüm bir ceviz ağacına tırmandım. Büyük bir ağaçtı, beni görmeleri çok zordu. Kız arkadaşım ve polis beyler beni arıyorlardı. O sırada aklıma şarkı yazmak geldi. Çıkardım kalemi, kâğıdı, başladım yazmaya:

‘Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda
Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında…’

O kadar güzel anlatıyordu ki kendimi gerçekten oradaki parkta oturan bir insan gibi hissetmiştim. Rüyanın bitip uyanacağımı anladığımda rüyanın devam etmesi için elimden geleni yaptım. Ne yazık ki başarısız oldum ama onu görmek, onunla sohbet etmek ve en sonunda onunla vedalaşmak benim için büyük bir gururdu.

(Visited 11 times, 1 visits today)