Zeka testleri, bireyin genel zihinsel kapasitesini değerlendirmek için hazırlanmış standart testlerdir. Hafıza, mantık yürütme, problem çözme, dikkat ve dil gelişimi gibi alanlardaki becerileri ölçerler. Ancak bu testler rastgele uygulanamaz. Alanında uzman psikologlar, kontrollü bir ortamda ve büyük bir dikkatle uygular.
Bence bu testlerin çocuklara uygulanmaları doğru değil ve bunun birçok nedeni var. Öncelikle, bu testlerin ne kadar güvenilir olduğunu sorgulamalıyız. Sonuçta onları hazırlayanlar da birer insan; hata yapma ihtimalleri var ve hatta zekalarının kendisinden de emin olamayız. İnsan zekası deniz gibi derin, şekilden şekile giren ve tanımlanması zor bir yapıdır. Bunu birkaç psikolog ve psikometristin hazırladığı sorulara sığdırmaya çalışmak, insan zekasına yapılacak bir haksızlıktır. Özellikle, çocuk zekasını ölçmeye çalışmak, bir denizin kaç kovaya sığdırılabileceğini hesaplamaya çalışmak gibidir.
Ne yazık ki, çoğu ebeveyn bu testlerin çocuk üzerinde yarattığı etkiyi tam olarak fark edemiyor. Düşünüyorlar ki kendi çocukları birkaç kağıttan ibaret. Zaten sınav sistemi olan ülkelerde bu durum çok daha yaygın. Bazı ebeveynler, bir pırıltı görür görmez üstün zekalı olduğunu sanıyor; diğerleri ise tam tersine korkuyla test yaptırıyor. Ama çoğu zaman, bu sınav kağıtlarının ötesinde çocuğun ruhuna ne yaptıklarını fark etmiyorlar. Benim fikrimce bu testler çocuklara pranga olmaktan başka bir işe yaramıyor. Örneğin zeka testinden harika bir sonuç alıyor. Sonucu öğrenince aile mutlu çocuk mutlu sanılıyor değil mi? Hayır. Belki sadece test sonucunu öğrendikten hemen sonra yaşanan kısa bir neşe dalgası. Ama o çocuk artık prangalı. Matematikte bir dahi, notları zirvede, okulunun en parlağı olması bekleniyor artık. Neden? Çünkü her ne kadar inkar etmeye çalışsak da zeka denince aklımıza gelen ilk şeyler bunlar.
İşte tam bu noktada çevrenin beklentileri de yığılmaya başlıyor. Bunların bazıları o kadar imkansız olabiliyor ki çocuk prangalandığı hücresinde boğuluyor. Bu örnekte aile ve çevrenin etkilerinden bahsettim ama bunlar çocuğun kendi içinde kopan fırtınaların yanında arının kanat çırptığında oluşturduğu titreme gibi hafif bir hareket. Zaten üstün zekalı bir bireyler çoğunlukla duygusal olarak çok daha hassas olur. Yaşamlarındaki her olayı detaylı analiz eden beyinleri, küçük bir söz ya da beklenmedik bir eleştiriyle bile sarsılabilir. Dışarıdan bakıldığında önemsiz görünen şeyler, onlar için büyük bir yük haline gelebilir. Üstün zekâ, sadece bilgiyle değil, aynı zamanda yoğun bir duygu dünyasıyla gelir. Bu yüzden çocuk, çevresinin beklentilerini taşırken hem kendi iç dünyasında hem de etrafında yaşananlarla baş etmeye çalışır.
Buna ek olarak, zeka testleri çocuğun sadece sınav kağıtları üzerindeki performansına bakıyor. Onun yaratıcılığı, duygusal zekası ve sosyal yetenekleriyse çoğu zaman tamamen göz ardı ediliyor.
