Daha yenisiniz siz bu dünyaya, alışılmadık canlılarsınız. Yok etmek istemezdim ben sizi fakat hayvanlarım yalvardılar, yakardılar; sizi öldürmeye çalıştılar, dinlemedim. Yaşamınızı kolaylaştırdım; uzun, güçlü ellerimde, yiyecek verdim, içecek verdim, kabul ettiniz, sevdiniz beni. Uzun zamanlar geçti, yıllar, asırlar sürdü, alıştık birbirimize. Bırakmadık hiçbir zaman, düşünmedik ki, düşünemedik! İki ayrı evrenden birleşmiş aynı ruhlar gibiydik, yakındık. Bir döngü vardı aramızda. Artık geliştiniz, güçlendiniz fakat bir süre sonra, istemediniz beni; yeni yerler inşa ettiniz, madenlerimi, toprağımı kullandınız. “Doğa Ana, Doğa Ana!” diye bağırdınız, “Yaşamamız lazım, yağmur altında çatımız olması lazım!” Bir şey diyemedim siz yavrucaklarıma. En son dumanlar kapladı etrafımı, fabrikalarınızı kurdunuz. Uzaklaştınız.
Şimdi öyle gelmiyor fakat ki size, ne kadar incindiğim, içime sindiğim bilinmez. Hâlâ tutturuyorsunuz, bir ucumu yok edip sonra özür dilemeye çalışıyorsunuz. Sizi kıyar mıyım ki ben ama? Bunu biliyorsunuz, si yavrularımı ne kadar sevdiğimi biliyorsunuz, o halde ne diye bunu yapıyorsunuz? Ne diye beni dumanlarla kapıyor, sularımın berrak rengini grileştiriyor, hayvanlarımı, sadıklarımı öldürüyorsunuz? Nankör mü olmak lazım ki, beni aptal sanıyorsunuz? Hesap soramıyorum, dilim yok benim, hislerim var sadece. Yalnız, üşümüş ve acınası bırakıyorsunuz beni, sonra konuşuyorsunuz, “Doğa Ana, Doğa Ana!” diye dizlerime kapanıyorsunuz, “Lütfen affet bizi!” Benim kalbim hiç dayanır mı? Sizi gidi yok mu ki beni hep kandırmayı başarırsınız… Hayallerimi, gerçekleri bile yıkarsınız, taşla üzerine bastırırsınız. Af diliyorsunuz ancak hiçbir zaman bir düzelme yok. Uzaklaşmaya devam ediyorsunuz.
Var aranızdan bazı akıllılar, beni kurtarmaya, geri döndürmeye çalışanlar, geri gel diye yalvaranlar… deniyorum, çok deniyorum. Denemeye devam edeceğim, benim size hiç kıydığımı gördünüz mü? Tek isteğimdi sizden, bana sahip çıkmanız, beni kollamanız, her şeyi veriyordum ben size bunların dışında! Çıkmadınız. Tepkilerim ağır olacak fakat ki benim, sırf dilim yok diye kalbim sizi gözden çıkarmayacak. Kurtarılmak istiyorum, hepinize yardım etmek istiyorum, ben bu değilim, biliyorum. Mutlu, coşkulu bir dünya belki isteğin dışındaydı, belki bu iki evren hiç birleşmemeliydi, belki ruhlarımız çakışınca birbirlerini itti, saldırdı, vahşice atıldı… böyle olmak zorunda mıydı? Değildi, hiçbir zaman değildi, hâlâ da değil ki yavrularım! Ben size hep güvendim, yıllarca, asırlarca, bir kere de siz aynısını yapsanız çok mu büyük fedakârlık olur? Yalvarıyorum, yakarıyorum: çok geç değil. Siz hep umut buldunuz, değil mi? Şimdi de bulacaksınız, beni seveceksiniz, benim hep sizi sevdiğim gibi. “Doğa Ana, Doğa Ana!” diye haykıracaksınız, “Daha bitmedi!” Elbet bir gün, yakınlaşacaksınız.

