Köyün etrafındaki orman yıllardır insanlar tarafından şekillenmişti. Eskiden sabahları kuş sesleriyle uyanan köy halkı, artık yalnızca araba gürültüsüyle uyanıyordu. Dereler kurumuş, ağaçlar kesilmişti. İnsanlar kazanç peşindeydi ama kimse doğanın sessiz çığlığını duymuyordu.
Elif, okul dönüşünde yol kenarında tek başına duran bir fidan fark etti. Toprağı kuru ve çatlamıştı. Diz çöktü, elleriyle toprağı yokladı. “Belki küçük bir şey bile değiştirir.” dedi kendi kendine. Eve gidince annesine fidanın hikayesini anlattı. Annesi sessizce dinledi ve “Her adım bir başlangıçtır.” dedi ama gözlerinde endişe vardı.
Ertesi gün Elif, arkadaşlarını topladı. Hep birlikte ellerine fidan torbalarını aldılar ve köyün boş arazilerine diktiler. Her bir fidan, insanlığın doğayla yeniden bağ kurma umuduydu. Zamanla yağmurlar geri geldi, kuşlar yeniden şarkı söyledi. Ama insanlar eski hatalarını unutmamalıydı, her gün biraz daha dikkat etmeliydi çünkü doğa sabırlı ama affetmezdi.
Günler geçtikçe fidanlar büyüdü. Elif her sabah ormana gider, yapraklara dokunur ve toprağı yoklardı. İçinde tarifsiz bir huzur vardı. Umudu yeniden yeşeriyordu. İnsanlar hatalarını telafi edebilirdi, yeter ki doğaya saygıyı unutmasınlar. Ve belki bir gün bütün köy doğayla barışır ve eski güzel günlerine geri dönerdi.
Elif bir gün rüzgarlı bir öğleden sonra ormanın kenarında durdu. Kuşların sesi ve yaprakların hışırtısı arasında derin bir nefes aldı. Artık biliyordu, insanlık hatalar yapsa da doğa ile birlikte ilerleyebilirdi.
